yemek tarifleri

Bilirkişi Raporlarına Yapılan İtirazlar-2

27 Haziran 2009 | Yazdır Yazdır


4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA.

                                                                                                       ANKARA

                                                                                                       Dosya No.2007/567

Bilirkişi raporuna İtiraz

Eden(DAVALI-K.DAVACI___/ S.S. Sağlık Şifa Konut Yapı Kooperatifi

VEKİLİ___________________/ Av. Cemil Can, Libya Cad. No:32/3 Ahmetler- ANKARA

DAVACI__________________/ 1.)Mehmet Baki Altıntaş,

                                                      2.)SS Çağdaş Grup Konut Yapı Kooperatifi

VEKİLİ___________________/ Av. İbrahim Narman, Büklüm Sok. No:7/9 Kavaklıdere-

                                                     ANKARA

Diğer Davalılar______________/ Orhan Demirburan ve arkadaşları.

T.KONUSU________________/Bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızın sunulmasıdır.

 

-İ T İ R A Z L A R I M I Z-

 

 BİLİRKİŞİ RAPORUNDA YAPILAN TESPİTLER PARAGRAF HALİNDE  BU DİLEKÇEMİZE TAŞINMIŞ ; GEREKLİ YANITLAR  VERİLEREK İTİRAZLARIMIZ ALT TARAFLARINDA   BELİRTİLMİŞTİR.

 

İtalik olarak yazılan bölümler bilirkişi raporundaki tespitler, düz karakter olan yazılar bizim bu saptamalara karşı itiraz ve cevaplarımızdır.

 

I.) BİLİRKİŞİLRE OLAYLARIN KRONOLOJİK SIRASINI  ANLAMAMIŞLARDIR

 

Bilirkişilerin, tarihini belirtmedikleri, açıklamalarında en uzun yer      verdikleri (bir sayfadan fazla) bölümde:

            Davacı Mehmet Baki Altıntaş dilekçesinde 1996 ve 1999 yıllarında yapılan Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin 13. maddesi uyarınca inşaatlarla ilgili proje, ruhsat ve bunun gibi resmi kurum ve belediyelerdeki işlemlerin takibi ve inşaatların yapılabilirliğinin sağlanması için müvekkile vekalet verildiğini.”  ve;

            Ancak bu vekaletnameye dayalı olarak, bazı parsellerde inşaatlar ruhsat alınarak devam etmekte iken ve davacı kooperatifin de muvafakati (Buradaki Davacı kooperatif kim?, belli değil.) ile tadilat projeleri yapıldığını belediyeye onaylatılarak ruhsatlandırma aşamasında gelinmiş iken davacı kooperatif, müvekkilini vekaletten azlettiğini bu nedenle onaylı tadilat projeleri ruhsata bağlatılamadığı  belirtmişlerdir…

            Bütünüyle gerçeklerle ilişkisi olmayan bu beyan doğru değildir.  Şöyle ki,

            1- Tarafların mutabakatıyla sözleşmeye uygun hazırlanan ve yapılması kararlaştırılan projeler 05.12.1997 tarihinde ilgili belediyeye onaya verilmiştir.

            2- İmar planına uygun olarak hazırlanan projeler 24.12.1997 tarihinde ilgili belediye tarafından onaylanmıştır.

            3- 24.12.1997 tarihinde Onaylanan projeler 19.01.1998 tarihinde ruhsata bağlanmış ve ruhsata bağlanmış projelere göre de inşaatlara 28.02.1998 tarihinde başlanmıştır.

            4- Tarafların mutabakatıyla yapımından vazgeçilen ruhsata bağlı eski projelerin yerine, 12 adet dubleks konutun ilave edilmesi, kimi konutların işyerine dönüştürülmesi ve yeni iş yerlerinin ihdas edilmesi ile yeniden hazırlanan yeni tadilat projeleri, 24.04.1998 tarihinde (inşaatlara başlandıktan iki ay sonra) ilgili belediyenin onayına yeniden sunulmuş ve 30.07.1998 tarihinde de onaylanmıştır.

 

            5- Müteahhit, 30.07.1998 tarihinde onaylanan yeni tadil projelerini, sözleşmenin fesih edildiği ve verilen vekaletnamenin azledildiği 28.08.2000 tarihine, 2 yıl; hatta ilgili belediyenin inşaatların yapımını mühürleyerek durdurduğu 21.03.2001 tarihine kadar, yani 3 yıla yakın bir süre, İmar Yasasının 21. ve sözleşmenin ilgili maddelerine rağmen ruhsata bağlatmamıştır.

            Bilirkişilerin, karşı tarafın, yalan, yanlış, gerçeklerle ilişkisi olmayan yargıyı yanıltmayı ve lehine kararlar çıkartmayı amaçlayan vekaletnamelerle ilgili beyanlarına raporlarında sayfalarla yer vermeleri ve müteahhidin yararına değerlendirmelerde bulunmalarına rağmen, kooperatifin bu konudaki gerçekleri yansıtan belgelerine ve beyanlarına yer vermemeleri, doğal olarak ta değerlendirmemeleri kasıtlı değilse önemli bir eksikliktir.

            “Kooperatifin paydaş olduğu 28146 Ada 2 parsel için de ruhsatlandırma harcının ödenmesi aşamasında, aynı azil name dolayısıyla ruhsat alınamadığını” söylemektedirler ki, bir tek bu ifadeleri doğrudur…

            Öte yandan; raporda:

            “Davacı kooperatifin bu engellemeleri nedeniyle inşaatlar devam edemediği gibi 281046 Ada 2 parsel için de başlatılamamıştır”.Demektedirler…

            Yukarda açıklandığı gibi inşaatların devam edememesi, kooperatifin engellemeleri sonucu değil, onaylı projelerin ruhsata bağlatılmaması ve yapılan imalatlarında onaylı projesine uygun yapılmaması nedeniyle ilgili belediye tarafından mühürlenerek durdurulmasıdır.

            “Her ne kadar davacı kooperatif, iptal edilen vekaletnamenin yerine yenisinin verildiğini ve verilen bu vekaletnamenin işin yapılmasına engel olmadığını iddia etmekte ise de bu iddianın gerçekle ilişkisi bulunmadığı”

            “Nitekim, Çankaya belediye başkanlığı tarafından, 28146 Ada 3 parselin temel vizesinin yapılmasına ilişkin müvekkil M. Baki ALTINTAŞ’ın 17.08.2000 tarihli başvurusuna verdiği 14.09.2000 tarih ve 18143 sayılı cevapta “ yapılan incelemede söz konusu Ada parseldeki inşaatın imar durumuna uygun olarak yapıldığı, zemin kat döşeme kotunun onaylı mimarı projesine uygun olduğu görülmüştür. Ancak dosyanızda Ankara Yirmibeşinci Noterliğince düzenlenmiş azil name bulunduğundan dolayı temel vize işleminiz yapılamamaktadır”  dendiğini Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesindeki davadan önce ve dava sırasında inşaatların bazı parseller yönünden devam edememesi, bir parsel yönünden de başlatılamamasın müsebbibi, sözleşmeye uygun davranmayan davacı kooperatif olduğu” hususlarına gelince:

            Müteahhidin gerçekleri yansıtmayan, bilirkişilerinde paylaştığı yukarda ifade edilen görüşler doğru değildir. Söz konusu inşaatlarla ilgili kamu adına tek yetkili olan Çankaya Belediyesinin hatır ya da bir başka düşünceyle verdiği,   bilirkişilerin raporlarında yer alan iki yazısı mevcuttur.

            Bu yazılardan birincisi, 28146 Ada 3 parselin temel vizesinin yapılmasına ilişkin müteahhit M.Baki ALTINTAŞ’ın 17.08.2000 tarihli ( Sözleşmenin feshinden on gün SONRA) başvurusuna ilgili Çankaya Belediye Başkanlığının verdiği 14.09.2000 tarih ve 18143 sayılı cevapta “ yapılan incelemede söz konusu Ada parseldeki inşaatın imar durumuna uygun olarak yapıldığı, zemin kat döşeme kotunun onaylı mimarı projesine uygun olduğu görülmüştür. Ancak dosyanızda Ankara Yirmibeşinci Noterliğince düzenlenmiş azil name bulunduğundan dolayı temel vize işleminiz yapılamamaktadır” denmektedir. Kurumun yanlışı, vekaletnamesi bulunmayan bir kişinin başvurusunu almaz alsa bile işleme koymaz ve yetkisiz olduğunu bildirmekle yetinir. Burada ilgili belediye başvuruyu işleme koyuyor inşaatın imar durumuna uygun olarak yapıldığını, zemin kat döşeme kotunun onaylı mimarı projesine uygun olduğu tespit ediyor ancak, temel vize işlemini, yani tespitlerini yazıya bağlamıyor. Bu da çok doğal, arsa sahibi kooperatif, hiçbir zaman 28146 ada 3 parseldeki inşaatın, imar durumuna ve zemin kat döşeme kotunun onaylı mimarı projesine uygun olmadığı iddiasında bulunmadı.  Müteahhit, belediyenin 28146 ada 3 parseldeki (sadece 3 nolu parselin temel vizesi ile ilgili olan belediye yazısı  sanki diğer bütün parseller için imar durumları için geçerli imiş gibi aktarılıyor) inşaatla ilgili bu yazısını, bütün inşaatlar için de benzer yani bütün inşaatların imar durumuna ve onaylı mimari projesine uygun olduğunu söylemektedir. Bu hiçbir biçimde doğru değildir ve bilirkişilerin bu durumu yeterince değerlendirmemeleri eksik olmuştur.

            İkinci önemli husus da, Müteahhidin, 12.01.2007 günlü vekaletnameyi, verildiği tarihten tam 10 ay sonra kullanarak sözleşmeden kaynaklanan bir yetkisi yokken arsa sahibinin de onayı olmadan onaylı projelerde değişiklik yapmak istemesi ve bu amaçla ilgili belediyeye başvurmasıdır. Bir kere müteahhidin, tek başına, projeleri değiştirme yapma yetkisi yoktur. Müteahhidin sözleşmeden kaynaklanan böyle bir yetkisinin olmaması nedenleriyle, verilen vekaletnamede de böyle bir yetkinin bulunmaması doğaldır. Burada yapılmak istenen, yani 02.10.2007 tarihinde yapılan başvuruya, İlgili belediye tarafından aynı gün ve aynı saatte, bir kahve içimi süre içinde, “…Dilekçe ekindeki vekaletname içeriğinde tashihat  ve tadilat konusunda yetki verilmediği, dolayısıyla bu vekaletname ile proje üzerinde tashihat ve tadilat yapılamayacağını” biçiminde ısmarlama yada bir hatır yazısı alarak lehine delil oluşturulmak istenmesidir.

            Müteahhidin yapısı gereği böyle bir yola başvurması, yöntem belirlemesi ve uygulaması, kendi yönünden bir beceriklilik, bir iş bilirlik olabilir, yadırganmamalıdır. Ancak bilirkişilerin, bu davayla ilgili Çankaya Belediyesinin onlarca kararı, tespit tutanakları, yazıları, başvurulara karşılık yazıları ve en önemlisi, gerek müteahhidin gerekse de arsa sahibinin ruhsat taleplerine verdiği cevapları, hiç incelememesi ve değerlendirmemesi yanında müteahhidin, kendi lehine gerekçeler yaratmak için hiçte doğru olmayan girişimlerini raporlarına almaları düşündürücüdür.

            Maalesef, davacı kooperatif, akdin feshi iradesinin haksızlığını ve aktin aynen ifasını içeren kesinleşmiş mahkeme kararından sonra  da bu olumsuz tavırlarını sürdürerek inşaatların yapılmasına engel olduğunu. Davacı taraf, kesinleşen mahkeme kararından sonra müvekkile vermiş oldukları 12.01.2007 günlü vekaletnamenin inşaatın yapılmasına yeterli ve taraflar arsındaki sözleşmeye uygun olduğunu belirtmekte ise de bu iddianın gerçekle ilgisi bulunmamaktadır. Zira, sözleşmenin 13. Maddesi ve bu madde ile uyarınca düzenlenen vekaletname, projelendirme yetkisini içermekte iken Ankara 25. Noterliğinden onaylı 12.01.2007 günlü ve 1386 yevmiye sayılı vekaletnamede projelendirme yetkisi verilmediğini sadece ruhsat çıkarma yetkisi verilmiştir.”

            Ankara Asliye 6. Ticaret Mahkemesinin kararına uygun yeni bir vekaletnamenin düzenlenmesini talep etmiş ise de, davacı kooperatif müvekkile yazdığı yazılarda bu talebinin kabul edilmeyeceğini ve Ankara 25. Noterliğinden onaylı 12.01.2007 gün ve 1386 yevmiye sayılı vekaletnamenin inşaatın başlaması  için gerekli işlemlerin takibi hususunda yeterli olduğunu iddia ettiğini. Davacı kooperatif, bu iddiasını mahkemeye sunmuş olduğu dilekçesinde tekrarladığını, Ancak yeni düzenlenen Ankara. 25 Noterliğinden onaylı 12.01.2007 gün ve 1386 yevmiye sayılı vekaletname, inşaatın devamı için gerekli yetkileri içermediğini.”

            Davalı tarafın verilen Ankara 25. Noterliğinden onaylı 12.01.2007 gün ve 1386 yevmiye sayılı vekaletnamesi ile birlikte Çankaya Belediye Başkanlığına 02.10.2007 tarihinde başvurarak mimarı projelere işlenmesi gereken tashihatların işlenmesi için mimarı projelerin kendisine iadesini talep etmiş ise de Çankaya belediye Başkanlığının 02.10.2007 gün ve 27633 sayılı cevabı yazısında “… dilekçe ekindeki vekaletname içeriğinde tashihat ve tadilat yapılamayacağının belirtildiğini ileri sürmüştür.”

            Davalı vekili 22.07.2008 tarihli layihasında bizim fesih talebimize karşılık davalı taraf talebi tazminata dönüşmüş olmakla bizim fesih talebimizi zımnen Kabul etmiş ve mahkeme içi ikrarda bulunmuştur. Bu durum karşısında taraflar kabul edilmiş fakat ruhsata bağlanmamış projelere göre ve sözleşme ve ilişkin tüm mevzuata göre;

A-     Üreticinin tam hak ettiği imalatlar,

B-     Projelere uygun olmayıp ta düzeltilmeye uygun olup nesafete kesintisine tabi tutulacak imalatlar,

C-    İmar mevzuatı açısından hiçbir şekilde kabulü mümkün olmayıp yıkılması zorunlu olan imalatların inşaat seviyeleri parasal değerler,

            Sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı ve 25.08.2008 tarihinde davalı dilekçe vererek keşif mahallinde 12 ve 13 parsellerde yapılan binalara ilişkin A- İmara aykırılıkların B- sözleşmeye aykırılıkların C- projeye aykırılıkların D- teknik şartnameye aykırılıkların neler olduğu açıklanmış bu hususların değerlendirmesi istenmiştir.

            “Davalı S.S. Sağlık Şifa Konut Yapı Kooperatifi vekili 03.12.2008 tarihli layihasında keşif gününe davacının itiraz ettikleri dilekçelere aynı mahiyette olup bütün dosyayı özetlediği sonuçta Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyası ile bağlı kalınmadan bilirkişilerin rapor tanzimini istemiştir.”

Özellikle buraya kadar yapılan özetleme işinde bilirkişiler yükleniciyi haklı durumda gösterebilmek için iki tarafın dilekçelerinden işlerine gelen bölümleri seçerek, iddia ve savunmaların bütünlüğünü bozmuşlardır. Adeta raporda; taraflar arasındaki dava değil, bilirkişilerin anladığı bir davaya yanıtlar aranmıştır.

II- DELİLLERİN, DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT BÖLÜMÜİLE İLGİLİ SÖYLEYECEKLERİMİZ:

Bu bölümde:

Birleşen 5.. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2008/34 davada ( 28146 Ada 2 Parsel dışındaki parsellerle ilgili) 26.09.1996 tarihli sözleşmenin feshi nedeniyle imalat karşılığı 5.000.000,00TL uğranılan menfi ve müspet zarar karşılığı 20.000,00TL  toplam 5.020.,, TL istemiştir.”  

Borçlar Yasasının 355. ve devamı maddelerinde yer alan eser sözleşmesinin bir türü olan kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde, arsa sahibinin edimi arsayı teslim ve kararlaştırıldığı şekilde vekaletname vermek, yüklenicinin edimi ise, yükümlendiği inşaatı süresinde, noksansız ve kusursuz olarak tamamlayıp teslim etmekten ibarettir. Fakat, iş sahibinin inşaatın devamı için yükleniciye verdiği kapsamlı vekaletnameden sebep yokken azletmesi 6. Ticaret Mahkemesinin kararından sonra aynı vekaletnameyi vermemesi iş sahibinin akdin feshi için dava açması akitten döndüğünün açık bir kanıtıdır. Eser sözleşmesi uzun vadeli bir sözleşme olup karşılıklı edimleri içeren ve karşılıklı güven ve saygıya dayanan bir sözleşmedir. Tarafların birbirlerine karşı açtıkları davalar verdikleri layihalara göre karşılıklı güven ilişkisini zedelemişlerdir. Bu sözleşmenin devamı taraflar için çekilmez hal aldığı nedenle heyetimizce akdin feshi gerektiği kanısına varılmıştır.” Denmiştir…

            İş sahibinin inşaatın devamı için yükleniciye verdiği kapsamlı vekaletnameden sebep yokken azletmesi 6. Ticaret Mahkemesinin kararından sonra aynı vekaletnameyi vermemesi iş sahibinin akdin feshi için dava açması akitten döndüğünün açık bir kanıtıdır.

            Biçimindeki ifadeleri, kasıtlı değilse, dava dosyasını yeterince ve gereği gibi incelemediklerini, bunun doğal sonucu olarak ta yanlış ve eksik değerlendirmelerde bulunduklarını ve yanlış kanıya vardıklarını göstermektedir. Gerçek durum:

            Mal sahibi Kooperatif, kendisini bağlı saydığı sözleşmede olmayan, hatta sözleşmeye aykırı kimi yetkileri, güven duymadığı müteahhide vermek durumunda değildir. Tarafları bağlayan ihale sonunda aralarında düzenledikleri sözleşmedir.

 

            Sözleşmenin yapıldığı anda imarı olmayan, doğal olarak ta yapılacak konut sayısı ve inşaat alanının belli olmadığı bir alanın, Belediyenin sonradan yaptığı imar değişikliğiyle yeni ada ve yeni parsellerin oluşturulması, parsel sayısını değiştirmesi ve inşaat yoğunluğunun artırılması, yanlış anlamalara ve uygulamada sorunlara neden olabilecek biçimde sözleşmeyle çelişen, hatta sözleşmeye aykırı kimi ifadelerin yer aldığı ve en önemlisi, müteahhidin, yapımı kararlaştırılan ve belediyesince onaylı projeleri, sözleşmeden kaynaklanan bir yetkisi, kooperatifinde onayı olmadan, kooperatifin uyarı ve ihtarlarına rağmen değiştirmek istemesi gibi nedenlerle,  07.12.1999 tarihinde iptal edilen 26.09.1996 ve 24.11.1999 tarihli iki ayrı vekaletnamenin yerine 15.12.1999 tarihinde sözleşmeye uygun duruma getirilen tek vekaletname düzenlenerek müteahhide verilmiştir. Sözleşmeye uygun yeniden düzenlenerek müteahhide verilen 15.12.1999 tarihli vekaletname, hiçbir biçimde, müteahhidin sözleşmeyle üstlenilen taahhütlerini yerine getirilmesine engel değildir. Engel olmadığı da, verildiği 15.12.1999 tarihinden azledildiği 28.08.2000 tarihine kadar, kullanıldığı sürede görülmüştür.

 

            Bilirkişilerin, “iş sahibinin inşaatın devamı için yükleniciye … 6. Ticaret Mahkemesinin kararından sonra aynı vekaletnameyi vermemesibiçimindeki tespitleri de hiçbir biçimde doğru değildir. 6. Ticaret Mahkemesinin “akdin aynen ifasını”(= akdin feshedilemediği için yürürlükte olduğu şeklinde anlaşılması gereken) mahkeme kararından sonra, 12.012007 tarihinde, düzenlenerek müteahhide verilen vekaletname, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin, müteahhidin talebiyle sınırlı olarak, kooperatifin 28.08.2000 tarihli sözleşmenin fesih talebini ve aynı tarihe müteahhidin kullanmakta olduğu 15.12.1999 tarihli vekaletnamenin iptali işlemlerini görüşerek karara bağlamıştır. Müteahhidin 28.08.200 tarihine, yani, sözleşmenin fesih edildiği tarihe kadar kullanmakta olduğu vekaletname dışında, hele sözleşmeyle çelişen bir vekaletnamenin müteahhide verilmesi gerektiği yönünde mahkemenin bir kararı yoktur. Bu konuda müteahhidin mahkemeden herhangi bir talebi de olmamış ve bu konuda bir davada açmamıştır. Buna rağmen sanki vekaletname konusunda bir hüküm verilmiş gibi yanıltıcı ifadeler kullanılmakta, bilirkişiler de  yanılgıya düşüp aynı şeyleri tekrar etmektedir.

 

            Kooperatifin sözleşmenin 13. Maddesine uygun olarak 12.01.2007 tarihinde düzenleyerek verdiği vekaletname, müteahhidin taahhütlerini eksiksiz yerine getirmesi için gerekli olan bütün yetkileri içeren ve dava konusu yaptığı vekaletnameden daha geniş ve kapsamlı yetkiler içermektedir. müteahhidin talep ettiği ve  düzenlenen vekaletnamede olmayan; “HER TÜRLÜ İMAR PLANI, PARSELASYON PLANI” yapma görevi, ilgili belediyenin yetki ve sorumluluğundadır.Kaldı ki, adalarımızın da içinde bulunduğu bölgenin 5000 lik, 1000 lik ve parselasyon planları inşaatlar öncesi yapılarak tamamlanmıştır.  Bu hususların, müteahhidin yükümlülüklerini yerine getirmekte bir engelmiş gibi gösterilmesi doğru değildir. Bunların dışında,  “HER TÜRLÜ PROJELENDİRME” tarafların mutabakatıyla hazırlanmış ve ilgili belediye tarafından da onaylanmıştır. Geriye Kalan “inşaatların yapılması ile bunlara ait ruhsat tescil ve benzeri işlemlerin yapılarak sonuçlandırılması” gibi yetkiler, verilen vekaletnamelerde fazlasıyla mevcuttur. “ANKARA İMAR YÖNETMELİĞİ” “YANGIN YÖNETMELİĞİ” “ISI YALITIM YÖNETMELİĞİ” “YAPI DENETİM YASASI VE YÖNETMELİĞİ” “DEPREM YÖNETMELİĞİ” gibi mevzuattan kaynaklanan zorunlu değişikliklere kooperatif olarak muvafakat ettiğini ve gerekmesi durumunda benzer değişikliklere muvafakat edeceği yazı ile bildirilmiştir.

 

            Müteahhidin istediği ve onun adına gerçekleri çarpıtarak yorumlayanların amacı, müteahhidin, altında imzası olan sözleşmeye, genelde kamu düzeniyle ilgili imar mevzuatına özel olarak ta tarafların mutabakatıyla, sözleşmeye ve imar planına uygun olarak hazırlanan ve ilgili belediye tarafından da onaylanan projelerine aykırı yaptığı inşaatlara göre projeleri değiştirmek ve keyfi yapılaşmalarını sürdürmektir.

 

            Raporda:

 

Bu nedenle davacı yüklenici tazminat talep etmekle haklı olduğu görüşüne varılmıştır.”

Davacı yüklenicinin iş bedeline veya somut olayda olduğu gibi geriye etkili fesih nedeniyle imalat bedeline hak kazanabilmesi için yaptığı imalatın ekonomik değeri haiz olması, yani, sözleşme ve ekleri ile tasdikli projesine, imar mevzuatına uygun olması zorunludur. Davalı bütün savunmalarında yapılan eserin imara aykırı olduğu projede değişiklikler yapıldığını ileri sürdüğünden inşaat ruhsatı, tasdikli projesi ve ekleri incelenmiş inşaatın tamamen veya kısmen ruhsat, proje ve imara aykırı yönleri olup olmadığı, heyetimizce belirlenmiş parasal yönü saptanmamıştır. “

İşveren Davacı 18.02.2007 tarihinde açtığı birleşen 2007/721 sayılı dosyada akdin feshi ile 5.000,00TL ceza şart 5.000,00TL kira kaybı istemiştir.”

Davacı işveren bu davayı açmakla artık davalı yüklenicinin, sözleşmenin feshine ilişkin davaya karşı çıkmadığı fakat feshin haksız olduğunu vurgulamıştır. Sözleşmenin haksız fesih edildiğine dair Ankara 6. Ticaret mahkemesinin 2003/668 sayılı, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinden geçerek kesinleşen kararından sonra yüklenicinin sözleşmenin feshini gerektiren bir eylemleri olmamış bilakis davalı işveren davacıya işe devam için gerekli vekaletnameyi vermediğinden yüklenici edimini yerine getiremez duruma düşürülmüştür. İşveren bu davada tazminat talep etmiştir. Cezayı şart ile eksik işler bedeli müspet zarar kapsamında olup, bu kalem alacakla istenebilmesi için sözleşmeden dönülmemiş olması gerekir.Burada söylenenler yüklenici için geçerli olabilir. Zira sözleşmeyi zımnen feshederek tazminat talebinde bulunan yüklenicidir. Biz mahkemeye başvurarak feshe karar verilmesini istemişiz. Bu fesih demek değildir. Burada söylenenlerin tümü hatalıdır. Kaldı ki biz  eksik iş bedeli değil kira kaybından oluşan bedeli istemişiz. Bu konuda Bilirkişiler davanın içinde değillerdir… Oysa, davacı işveren sözleşmeden döndüğü kesinleşmiştir. Müspet zarar isteyemez. Sözleşmeden dönen taraf ise, ancak BK.’ Nın 108/11. Maddesinde öngörülen menfi zararını, başka bir anlatımla, cebinden çıkan paranın tahsilini isteyebilir. Davacı iş sahibi bunu kanıtlayamamıştır. İsteyebileceği bir alacağı yoktur.”  Denmiştir.

Bu açıklamaların tümü boş ve gereksiz laflardır. Dava ile bir  ilgileri olamaz…

            Arsa sahibi kooperatifin mahkemeden sözleşmenin sona erdirilmesini ikinci defa istemesinin nedeni, müteahhidin, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.03.2006 tarihli, “AKTİN AYNEN İFASI” yönündeki kararının gereğini, yani yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve arsa sahibi kooperatifin bütün iyi niyetli girişimlerine rağmen getirmek istememesidir. Arsa sahibi kooperatif müteahhidin açtığı ve  lehine sonuçlanan kararın uygulanması istemekten başka ne yapabilirdi? Müteahhidin keyfini ne kadar, ne zamana kadar bekleyebilirdi? Mahkeme kararı karşısında kooperatifin sorumluluğu, müteahhidin taahhütlerini yerine getirmesi için gerekli yetkileri içeren vekaletnameyi vermektir.             Kooperatif bu sorumluluğunu eksiksiz ve zamanında yerine getirmiştir. Müteahhidin sorumluluğu ise; taahhütlerinin gereğini yerine getirmek, bir başka anlatımla, “aynen ifası “ istenen sözleşmeye göre inşaatları tamamlamaktır. Müteahhit bu sorumluluğunu yerine getirmemiş, yapacağı, yapmak durumunda olduğu işten değil, yapmadığı, yapmak istemediği bir işten para kazanma yolunu seçmiştir. Bir iş adamı olarak,  herhalde neyi yapacağını neyi de yapmayacağını kendisi bilir.

            “Yargıtay 15. Hukuk Dairesinden geçerek kesinleşen kararından sonra davalı işveren davacıya işe devam için gerekli vekaletnameyi vermediğinden yüklenici edimini yerine getiremez duruma düşürülmüştür” görüşünü ileri sürerek müteahhide hak etmediği bir çıkarı sağlamaya çalışanların öncelikle ve her şeyden önce, müteahhidin kullanmakta olduğu ve iptal edilen vekaletnamede olup da mahkeme sonu 12.01.2007 tarihinde düzenlenerek verilen vekaletnamede bulunmayan yetkilerin neler olduğunu belirtmesi gerekir. Böyle bir yetki eksikliği yoktur. Varlığını ileriye sürenlerin bunu kanıtlamaları gerekmektedir. İptal edilen vekaletnamenin yerine düzenlenerek verilen vekaletname, müteahhidin sözleşmeden kaynaklanan bütün yükümlülüklerini yerine getirmesi için yeterlidir. (EK:1-2 son iki vekaletname, ilk vekaletnamedeki yetkiler BELEDİYENİN İMAR DURUMU KESİNLEŞMEDEN. Adalar, parseller oluşmadan ve inşaat yoğunluğu belli olmadan verilmiş olan vekaletnameydi.

            Bilirkişiler raporun bir bölümünde;

            Sözleşmenin haksız fesih edildiğine dair Ankara 6. Ticaret mahkemesinin 2003/668 sayılı, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinden geçerek kesinleşen kararından sonra yüklenicinin sözleşmenin feshini gerektiren bir eylemleri olmamış bilakis davalı işveren davacıya işe devam için gerekli vekaletnameyi vermediğinden yüklenici edimini yerine getiremez duruma düşürülmüştür.” Demişlerdir.

            Bilirkişilerin bu tespitleri doğru değildir. Gerçek durumla yakından uzaktan hiçbir ilişkisi yoktur. Arsa sahibi kooperatif, mahkeme kararı sonrası, 28.08.2000 tarihinde, fesih ihbarı ile birlikte iptal ettiği ve iptal edildiği 28.08.2000 tarihine kadar müteahhidin kullanmakta olduğu ve taahhütlerini yerine getirmesi için hiçbir sorun yaşamadığı vekaletnameden daha geniş ve kapsamlı yetkileri içeren vekaletnameyi 12.01.2007 tarihinde düzenleyerek müteahhide vermiştir. Müteahhidin sözleşmeden ve mahkeme kararından kaynaklanan bütün yükümlülüklerini eksiksiz ve zamanında yerine getirmesini sağlayacak 12.01.20007 tarihli vekaletnamenin verilmediğinin ileriye sürülmesi kasıtlıdır. Mahkeme sonu, 12.01.2007 tarihinde düzenlenerek verilen vekaletname, sözleşmenin fesih edildiği 28.08.2000 tarihine kadar müteahhidin kullanmakta olduğu vekaletnamedeki yetkilere ilave yetkiler içermektedir. Verilen yetkilerin dışında ihtiyaç duyulacak sözleşmeye uygun diğer yetkilerinde verileceği müteahhide noterlik kanalıyla bildirilmiştir. Müteahhidin,  mahkeme kararıyla da geçerliliği kabul edilen sözleşmeyle üstlendiği taahhütlerini yerine getirmemesinin, yetki eksikliğine bağlanmasının geçerli ve kabul edilebilir hiçbir somut nedeni bulunmamaktadır. Zorlama nedenler yaratmanın adı da ADALETLE ALDATMA olacaktır. 

            Bilirkişiler Raporlarında:

            Yargıtay 15. Hukuk Dairesinden geçerek kesinleşen kararından sonra davalı işveren davacıya işe devam için gerekli vekaletnameyi vermediğinden yüklenici edimini yerine getiremez duruma düşürülmüştür. 

            Görüşünü ileri sürerek müteahhide hak etmediği bir çıkarı sağlamaya çalışanların öncelikle ve her şeyden önce, müteahhidin sözleşmenin iptal edildiği 28.08.2000 tarihine kadar kullanmakta olduğu ve sözleşmeyle birlikte iptal edilen vekaletnamede olup ta, “aktin aynen ifasını” içeren mahkeme kararından sonra, 12.01.2007 tarihinde düzenlenerek verilen vekaletnamede bulunmayan yetkilerin neler olduğunu belirtmesi gerekir. Böyle bir yetki eksikliği yoktur. Aksine, yeniden düzenlenerek verilen vekaletnamede, fazladan ilave yetkiler vardır. Fesih ihbarsıyla birlikte iptal edilen vekaletnameye göre yeniden düzenlenerek verilen vekaletnamede yetki eksikliğini ileriye sürenlerin bunu kanıtlamaları gerekmektedir. İptal edilen vekaletnamenin yerine fazladan kimi yetkilerinde ilavesiyle, sözleşmenin 13. Maddesine uygun olarak düzenlenerek verilen vekaletname, müteahhidin sözleşmeden kaynaklanan bütün yükümlülüklerini yerine getirmesi için yeterlidir.

            Aynı şekilde raporda:

            “İşveren bu davada tazminat talep etmiştir. Cezayı şart ile eksik işler bedeli müspet zarar kapsamında olup, bu kalem alacakla istenebilmesi için sözleşmeden dönülmemiş olması gerekir. Oysa, davacı işveren sözleşmeden döndüğü kesinleşmiştir. Müspet zarar isteyemez. Sözleşmeden dönen taraf ise, ancak BK.’ nın 108/11. Maddesinde öngörülen menfi zararını, başka bir anlatımla, cebinden çıkan paranın tahsilini isteyebilir. Davacı iş sahibi bunu kanıtlayamamıştır. İsteyebileceği bir alacağı yoktur.  Saptaması yapılmıştır…

            Bu saptama da müteahhidin aleyhinedir.. Davasını tazminata çevirerek sözleşmeyi fesih eden odur. Biz mahkemeden feshe karar verilmesini talep ettik. Henüz mahkeme  bu konuda bir karar vermeden feshi yüklenici gerçekleştirmiştir.

           

Dosyada mevcut iddia ve savunmaya göre 2 nolu parsel ile ilgili yapılan sözleşme ise işe başlamadan iş sahibi tarafından fesih edildiğinden davacı yüklenici sadece mahrum kaldığı karı isteyebilir ise de bu parseldeki şahıslar hakkındaki davasından davacı feragat ettiği davacının 2 nolu parselle ilgili mahrum kaldığı karla ilgili davası olmadığı tespit edilmiştir.”

Bu saptamanın da gerçekle bir ilgisi yoktur…Ne zaman ve nasıl feshedildi?,. Bunu kim iddia ediyor ? Sözleşme halen yürürlüktedir

Raporda:

5. Asliye Ticaret Mahkemesinde 17.12.2007 tarihinde açılan mahkeme dosyası ile birleşen 2007/708 Esas sayılı davada, davacı-Yüklenici, Mehmet Baki Altıntaş sözleşmenin feshinden Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi kararından sonra verilen vekaletnamede her türlü imar planı, parselasyon planı, her türlü projelendirme, inşaatların yapılması ile bunlara ait ruhsat, tescil ve benzeri işlemlerin yapılarak sonuçlandırılması hususunda yetki verilmesini; istemiş bu konuda haklı ise de davacı 18.01.2008 tarihinde 2008/34 sayılı Dosyada sözleşmenin feshi nedeniyle müspet ve menfi zarar istediğinden bu istemi değerlendirilmemiştir.” 

Mehmet Baki Altıntaş sözleşmenin feshinden Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi kararından sonra verilen vekaletnamede her türlü imar planı, parselasyon planı, her türlü projelendirme, inşaatların yapılması ile bunlara ait ruhsat, tescil ve benzeri işlemlerin yapılarak sonuçlandırılması hususunda yetki verilmesini; istemiş bu konuda haklı ise de…”  denmek suretiyle  bütün davalar vekaletname ilişkisi içinde sonuçlandırılmak istenmektedir.

            Müteahhidin verilmesini istediği, “her türlü imar planı”, “parselasyon planı”, yetkisi kooperatife ait değildir. İlgili belediyeye aittir ve İLGİLİ BELEDİYE bu sorumluluğunu, kooperatifin arsalarının bulunduğu bölgede, inşaatlara başlamadan çok önce tamamlamıştır. Kooperatif kendisine ait olmayan, belediyeye ait bir yetkiyi müteahhide vermesi söz konusu değildir.  “her türlü projelendirme” taraflar arasında kararlaştırılmış, ilgili belediyenin onayına sunulmuş ve ilgili ve yetkili belediye tarafından da onaylanmıştır. Yeniden yapılması istenecek proje değişiklikleri de, sözleşme ve sözleşmenin eki özel teknik şartname ye uygun olarak tarafların mutabakatıyla olanaklıdır. “inşaatların yapılması ile bunlara ait ruhsat, tescil ve benzeri işlemlerin yapılarak sonuçlandırılması hususunda yetki” ler, düzenlenerek verilen vekaletnamelerle müteahhide verilmiştir. Bu konudaki bahanelerde, gerçeklerle bağdaşmamaktadır.

            Aynı şekilde raporda :

22 Asliye Hukuk Mahkemesi Bu dosya ile birleşen 2008/55 sayılı dosyasında davacı şahıslar davalı S.S Sağlık Şifa Konut Yapı Kooperatifi ile hissedar oldukları 28146 Ada 2 parselden çıkartılmasını davalı adına olan payın iptali ile kendi adlarına tescilini istenmiştir.”

“693. Madde aynen “ paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir. Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hakim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir. Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşlara temsilen sağlayabilir” ifadesine yer vermiştir.

“Yasa’nın paylı mülkiyete ilişkin hükümleri bütün olarak incelendiğinde, 688. Maddeden, 695 Maddeye kadar, paylı taşınmazda yönetim, tasarruf, yararlanma, koruma, giderlere katılma ve bu konularda paydaşlarca verilen kararların etkisi düzenlenmiş, bu suretle paydaşların mülkiyet haklarını bir çekişmeye meydan vermeden uyum ve düzen içerisinde kullanmaları amaçlanmıştır. Böyle bir amacın gerçekleşme olasılığı bulunmayan hallerde, sorunlu paydaş yönünden paydaşlıktan çıkarma ( Md. 696, 697), nihayet paylı mülkiyetin sona ermesi ( Md. 698-699) düşünülmüştür.  Yasa koyucu, öncelikle, zorunlu paylı mülkiyet ilişkisinin ayakta tutulmasına özen göstermiş, paydaşlık ilişkisinin ve paydaşlığın sona erdirilmesi son çare olarak amaçlanmıştır.  Somut olayda davacı davalı ile birlik 2 nolu parsele ilişkin olarak bu dosyada dava dışı yüklenici ile olan sözleşmeyi kendi özgür iradesi ile bozmuştur. Davalının, davacıyı parselden yararlanma ve kullanma hakkını engellediği mevcut delillere göre kanıtlanamadığı kanısına varılmıştır.”

Teknik Heyet Mahallinde Yaptığı İnceleme Sonucunda:

III- MAHALLİNDE YAPILAN TEKNİK İNCELEME VE ÖRÜŞLERİMİZ BAŞLIKLI BÖLÜMLE İLGİLİ           SÖYLEYECEKLERİMİZ:

Raporun bu bölümünde:

Mahkemenizde görülmekte olan davada 21.10.2008 tarihinde yapılan duruşmada alınan ara kararda; mahallinde, “davalı tarafın iddialarının değerlendirilmesi açısından keşif icrasına” karar verilerek resen görevlendirilen Bilirkişi Kurulumuz, davalı arsa sahiplerinin inşaatlarda yüklenici tarafından onaylı projesine aykırı yapılan ayıplı ve eksik imalatların ve bazı mahallerde kolonların kırılarak taşıyıcı sisteme zarar verildiği şeklindeki iddialarının doğruluğunun tespiti için, inşaat mahallinde 17.11.2008, 06.02.2009 ve 13.02.2009 tarihlerinde üç ayrı inceleme yapmıştır.”

Yapılan bütün işler davacı ve davalı vekilleri ile birlikte gezilerek, arsa sahiplerinin iddiaları yerinde değerlendirilmiştir. Arsa sahiplerince Bilirkişi Heyetimize 3 dosya halinde sunulan eksik ve ayıplı iş yapıldığı iddia edilen mahal listesinde:

27009 Ada 12 No lu parselde 35 adet

27009 Ada 23 No lu parselde 35 adet

28146 Ada 4 No lu parsel 16 adet

28146 Ada 3 No lu parselde 12 adet

Olmak üzere toplam 98 adet eksik ve ayıplı imalat, iddiası bulunmaktaydı. Tüm iddialar yerinde dikkatle incelenmiştir. Bunlara ilişkin görüş ve düşüncelerimiz aşağıda 23 madde halinde açıklanmıştır.

1-3 nolu parseldeki kaba inşaatın son katı hariç, diğer 12, 13 ve 4 nolu parseldeki binaların kaba inşaatı tamamlanmış olup, inşaatlarda yaklaşık yedi sekiz yıldır çalışma yapılmaması ve doğanın etkisiyle, binanın dış cephelerinde ve çatılarında kısmen yıpranma ve bozulmalar olmuştur.” Denmektedir.

            Yeni yapılan binaların, 7-8 sene içinde dış cephelerinde ve çatılarında yıpranma ve bozulmaların olmasının normal karşılanması doğru olamaz. Doğru olduğu kabul edilecek olursa, yapılacak her binanın 7-8 yılda bir dış cephelerin ve çatıların onarıma alınacağı gibi bir olgu ortaya çıkar ki bu hiç bir biçimde kabul edilemez. Kaldı ki, 7-8 sene içinde, dış etkilere bağlı olarak ortaya çıktığı ileriye sürülen olumsuzluklar, inşaatların yapımı sürecinde, yetkili ve sorumlu teknik elemanlar tarafından tespit edilen, rapora bağlanan ve imzası karşılığı müteahhide tebliğ edilen, kötü işçilik ve kalitesiz malzeme kullanılmasından kaynaklanan olumsuzluklar olduğu, dosyada var olan ve müteahhidin imzasını taşıyan belgelerin incelenmesinden anlaşılabilecektir.

2- 12 ve 13. Parseldeki Çatı aralı dubleks dairelerin çatı arası katındaki banyo mahallinin düşük döşemesi doldurularak odaya dönüştürülmesi konusundaki talimat davalı tarafın mutabakatı ile yapılmış olup buna ait belge dosya muhtevasında yapılan incelemelerden tespit edilmiştir.          Ayrıca yerinde yapılan incelemeler esnasında banyo duvarının yapılmış sonradan yıkılmış olduğu, düşük döşemenin de doldurulmuş olduğu yerinde yapılan incelemelerde tespit edilmiştir.

            Projesine işlenmesi koşuluyla yapılması düşünülen taslak bir çizimin, projesine aykırı imalatın yapılmasına neden gösterilmesi doğru değildir.

3- 12. Parselde üst kaplaması henüz yapılmamış bina iç merdivenlerin basamak ve rıht yüksekliklerinin projedeki ölçüde olmadığı iddia edilmesi, söz konusu imalatların yapım aşamasında olması nedeniyle, eksik olarak kabul edilmemiştir.

             Projesindeki ölçülerinden farklı yüksekliklerde yapılan kimi merdivenlerin düzeltilmesi için yer yer betonlarının oyularak, kimilerinin de yükseltilerek projesine uygun duruma getirilecek olması, mevcut imalatların ayıplı ve kusurlu olduğunun kanıtıdır.

4- 13 nolu parseldeki binanın 8 nolu dairesinde yatak odasının projesindeki ölçüleri tutmadığı iddiasının söz konusu imalatın yapım aşamasında olması nedeniyle henüz tamamlanmadığından hataların düzeltilebileceği, düzeltilemeyecek birkaç yerde ise ara bölme duvarın yıkılıp projedeki yerinde inşa edilebileceği saptanmıştır.

            Bağımsız bölümlerin,  salonların, yatak odalarının, balkonların, banyoların, terasların ve ortak kullanım alanlarının iç hacimlerinin ölçülerinin, metrekare cetvellerine ve onaylı projesine aykırı değiştirilerek yapıldığı, sadece, 13 nolu parseldeki binanın 8 numaralı dairesiyle sınırlı gösterilmesi eksik olmuştur. Sorun, hemen hemen bütün yaşam alanlarıyla ilgilidir.

 

5- “Bazı betonarme kolonların ebadından küçük yapıldığı iddiasına ilişkin yerinde yapılan incelemelerde, iddia edilen kolonların projesine uygun yapıldığı belirlenmiştir.”

            Kimi betonarme kolonların, mimarı projesine uygun kalınlıkta yapılmadığı, gerekli olan kalınlığın sağlanması için de tuğla ile kalınlaştırıldığı inceleme mahallinde tespit edildiği halde rapora geçilmesi eksik olmuştur.

6- “12 ve 13 parseldeki çatı aralı dubleks dairelerde, üst kata çıkan merdivenin karkasının, projesine belirtilen ahşap malzemesi yerine demir profilden yapıldığı tespit edilmiştir. Söz konusu imalatın karkasının da ahşap olarak yapılması gerektiği;

            Onaylı projesine ve sözleşmeye göre ahşap olarak yapılması gereken merdivenlerin demir profilden yapılması yanında, sözleşme gereği detay projeleri olmadan yapılmış olmasının tespit edilmemesi de eksik olmuştur.

11- “12 ve 13. parseldeki binaların banyolarında duvardan döşenen yatay borular köşe kolonların beton pas payları kırılarak geçirilmiştir. Bu nedenle banyo mahallinde borudan dolayı kırılan pas paylarının özel beton tamir harcıyla tekniğine göre onarılması gerekmektedir.”

            Betonarme projesine aykırı olarak taşıyıcı özelliğindeki 16 adet kolonun oyularak taşıyıcı özelliklerinin azaltılmasının önemsiz, sıradan, her inşaatta olabilecek ve beton tamir harcıyla onarılacak bir eksiklik olarak kabul edilmesi yanlıştır. Mühendislik eğitimi almış kişilerin bunu normal karşılamaları düşündürücüdür.

            12- “12 parseldeki binanın bodrum katında iç avluya bakan pencerelerin mimarı projesinde yuvarlak pencere  olarak gösterilmesine karşın dikdörtgen pencere olarak yapıldığı tespit edilmiştir.”

            7-“ 12 parsel birinci bodrumdaki dükkanda ikinci bodrum kattaki otopark ile bağlantıyı sağlayan fazladan yapılan merdivenin kaldırılması konusuna yıkma ve kaldırma bedeli yükleniciden tahsil edilebilir. (zira tadilat projesinde merdiven belediyece iptal edilmiştir.)”

            8- “13. parselin bodrumundaki dükkanda projesinde var olan depo merdiveninin yapılmamış olması nedeni ile yapılması gerektiği;”

            Tespit edilmek zorunda kalınan kimi olumsuzluklarında yaşanan anlaşmazlıklarla ilişkisinin kurulmaması, arsa sahibinin bütün uyarılarına rağmen bilinçli olarak yapılan projesine ve sözleşmesine aykırılıklara bir neden bulmak bir gerekçe yaratmak işgüzarlığı görülmektedir.

9- “12 ve 13 parsellerde bulunan ana taşınmazların çatı kaplamaları ahşap konstrüksiyon üzeri Marsilya tipi kiremitle örtüleceği belirtilmiş olmasına rağmen ahşap üzeri oluklu ondülin yapıldığı tespit edilmiştir.”

10-“ Tüm binalarda kat yüksekliklerinin mimari projede belirtilenlerden düşük yapıldığı bu nedenle oturma ruhsatı alınamayacağı iddiasının incelenmesinde, kat yüksekliklerinin en düşük 2.45-2.46 metre olduğu tespit edilmiştir.

            Bilirkişiler Doğru olan bu ifadenin, yaşam alanlarının, sözleşmeye ve onaylı projesine uygun tamamlanması durumunda Ankara İmar Yönetmeliğine göre oturma izni alınıp alınamayacağı sorusunun yanıtını vermemektedir.!?

13- “Bodrum katlarda toprakla temas eden yüzeylerde yapılan su tecridinin yapımı üzerinden gecen uzun zamana rağmen bazı yerler dışında bozulmadığı, bozulan kısımların ise tamirinin mümkün olduğu görülmüştür.”

            Bu bağlamda sorun, Bodrum katlarda toprakla temas eden yüzeylerde su tecridinin yapılıp yapılmadığı değildi. Sorun, Binaların toprak altında kalan bodrum katları dış yüzeylerinin “ısı yalıtımı” dışında, “su yalıtımı” ile ilgili yönetmelik ve şartnamelere uygun olarak yapılması sözleşmenin eki Özel Teknik Şartnamenin gereği olmasına rağmen tekniğine uygun yapılıp yapılmadığıdır.

 

14- “Pis su tesisatı döşenmesinde proje ve tekniğine uygun hareket edilmediği, pissu ve yağmur suyu rögarlarının içine sikalı şap ve demir merdiven basamağı yapılmadığı iddiasının incelenmesi sırasında rögarların yapılmış olduğu belirlenmiş ancak üstü toprakla örtülü olduğundan içlerine bakılamamış olup, yapım aşamasında olması nedeniyle eksikliklerin ilerde tamamlanabileceği görüşüne varılmıştır.”

            Üstü toprakla örtüldüğü için görülemeyen söz konusu eklentinin fonksiyonel, tekniğine ve projesine uygun yapıldığının nasıl anlaşıldığı merak konusudur.

15-“ Tüm binalarda dökme mozaikten imal edilmiş harpuşta, parapet ve denizlik imalatlarının genel olarak kötü işçilik ve kalitesiz malzeme ile yapıldığı iddiasının incelenmesi sonucunda tüm binaların parapet ve denizliklerinde ince silimle düzeltilebilecek bazı döküm ve silim hatalarının olduğu görülmüştür.”

            İnce silimle düzeltilebileceği belirtilen yapılan imalatların sözleşmeye aykırı ve Detay projesi olmadan yapıldığının kayda geçirilmemesi de eksik olmuştur.

16- 12 ve 13 numaralı parsellerde bulunan ana taşınmazların projesinde merdiven kovanlarında pencere bulunması gerektiği belirtilmesine rağmen fiiliyatta pencere boşluklarının kapatılarak yangın dolabının konulacağı bölüm haline getirilmiş olduğundan pencere boşluklarının tekrar açılması gerektiği;

            Altında imzası olan sözleşmeye uymadan işine geldiği ve keyfinin istediği gibi onaylı projesine uygun olmadan yaptığı imalatlara gerekçe bulmak işgüzarlığı içinde olan sayın teknik bilirkişilerin, pencere boşluklarının kapatılarak yangın dolabının konulacağı bölüm haline getirdiğini beyan etmeleri hiçbir biçimde doğru değildir. Pencerelerin yapılması yanında yangın dolaplarının da yapılması onaylı proje gereğidir.

17- “Binadaki bir kısım sıvaların tekniğine uygun yapılmadığı iddiasının incelenmesinde kaba sıvalı 12. ve 13. parseldeki binaların bazı duvarlarında plastik rötre çatlakların oluştuğu görülmüş, ancak bunların kaba sıva sırasında ani kuruma veya sulu harçtan oluşan çatlaklar olduğu ve ince sıva yapımı sırasında giderilebileceği öngörülmüştür.”

            Sayın bilirkişilerin görevi, müteahhidin çıkarını düşünerek işine geldiği gibi, altında imzası olan sözleşmeye (süper lüks tarifi içinde birinci sınıf inşaat kalitesinde, piyasanın en kaliteli malzemesi ve en iyi işçilikle) aykırı, kötü işçilik ve kalitesiz malzemeyle yaptığı inşaatlara bahane bulmak değildir. Var olan durumu olduğu gibi tespit ederek rapora bağlamaktır. Basiretli bir iş adamı olan müteahhidin, fazladan bir desteğe ve himaye edilmeye ihtiyacı OLMAMALIDIR.

18-“ 3 ve 4 numaralı parsellerde bulunan taşınmazlarda, kapı ve pencere için bırakılan boşlukların projesinde belirtilenden farklı olduğu iddiasının incelenmesinde kapı ve pencereler için bırakılan boşlukların mimarı projede belirtilen ölçülerde olduğu yerinde yapılan incelemelerde tespit edilmiştir. Halen kaba inşaat aşamasında olan binalarda pencere boşluklarındaki fazla veya eksik ölçüler doğramalar yerine konulmadan önce yapılacak kör kasa montajı sırasında düzeltilebilecektir.”

19- “Gaz beton duvarlarda özel macun yerine normal harç kullanıldığı iddiasının yerinde incelenmesinde, kaba sıva tamamlanan 12. ve 13. parseldeki binaların duvarlarında herhangi bir sorun bulunmadığı belirlenmiş olup, 3., 4. parseldeki binaların sıvası yapılmamış duvarlarında ise gaz beton briketlerin kendi özel harcıyla örüldüğü saptanmıştır.”

20- “ Daire giriş kapıları ve pencere lentolarını teşkil eden profil demirlerin paslanmış olduğu ve sehim yaptığı iddiasının incelenmesinde doğa koşulları nedeniyle paslanan ve burkulan profillerde meydana gelen burkulma ve korozyonun doğal koşullar nedeniyle meydana geldiği görüşüne varılmıştır.”

Her ne hikmetse bilirkişiler bütün sorunların nedeni doğa, yağmura bağlamaktadırlar. Yüklenicinin tedbirli bir iş adamı olarak alması gereken önlemlere hiç değinilmemektedir.

 Rüzgar, inşaatlara müteahhit hiç uğramadı.)

21-“Binalarda bacaların şakulunde örülmediği iddiasının incelenmesinde bacaların projesine ve tekniğine uygun olarak yapıldığı tespit edilmiştir.”

Keşif sırasında tam tersi tespit edilmişti…

Bilirkişiler sonuç olarak;

22- “12 ve 13 numaralı parsellerde elektrik tesisatına ait boruların dışarıda kalması nedeni ile, borularda kırılmaların olduğu belirlenmiş olup, çalışmaların başlaması durumunda söz konusu boruların tekrar gözden geçirilerek kırık ve çatlak boruların değiştirilmesi gerektiği;”

23- “Balkon parapet duvarlarının ve ankraj demirlerinin tekniğine uygun yapılmış olduğu;”

“Yukarda ifade edildiği şekilde detaylı bir biçimde incelenen inşaatlarda, davalı arsa sahibinin iddia ettiği ruhsat almaya mani eksiklik, uyumsuzluk ve projeye aykırılıkların, ülkemiz inşaat sektöründe kaba inşaat seviyesinde devam eden pek çok inşaatlarda, oldukça sık rastlanabilecek türden, esasla ilişkisi olmayan, ufak kusur ve eksiklikler olduğu, ancak bunların, iş sahibinin kullanamayacağı ve kabul etmeye zorlanamayacağı derecede kusurlar olmadığı ve düzeltilmeleri olanağının bulunduğu görüşüne varılmıştır.

IV- SONUÇ:

Teknik heyet olarak inşaatlarda, davalı arsa sahiplerinin iddia ettiği ruhsat almaya mani eksiklik, uyumsuzluk ve projeye aykırılıkların, ülkemizde inşaat sektöründe kaba inşaat seviyesinde devam eden pek çok inşaatlarda, oldukça sık rastlanabilecek türden, esasla ilişkisi olmayan, ufak kusur ve eksiklikler olduğu, ancak bunların, iş sahibinin kullanamayacağı ve kabul etmeye zorlanamayacağı derecede kusurlar olmadığı ve düzeltilmeleri olanağının bulunduğu görüşündeyiz.

1- 1007/567 sayılı dosya ile birleşen2008/34 sayılı dosyada, teknik bilirkişilerin inşaat mahallinde uzunca bir süre çalışmış, inşaat mahallinde 3 defa gitmiş gerekli raporu tanzim etmişse de bu dosyaların istek kalemlerine parasal cevap verilmediğinden hukukçu bilirkişi olarak tamamlanarak rapor verilmesi görüşündeyim.

2- 2007/708 sayılı dosyada vekalet ve yetki verilmesi istenmiş ise de 2008/34 sayılı dosyada akdin feshi istendiğinden değerlendirilmesi mahkemeye ait olduğu görüşündeyiz.

3- Davacı yüklenicinin akdin feshine ilişkin 2008/721 sayılı dosyasındaki istemi yerinde olduğu görüşüne varılmıştır.

4- işverenin açtığı 2007/721 Esas numarası dosyada., taraflar arsındaki sözleşmenin feshini istemişse de mevcut delillere göre böyle bir talebe hakkı olmadığından müspet ve menfi zararda isteyemeyeceği görüşündeyiz.

5- 22 asliye Hukuk Mahkemesi bu dosya ile birleşen 2008/55 dosyasında davalının, davacıyı parselden yararlanma ve kullanma hakkını engellediği mevcut delillere göre kanıtlanmadığı görüş ve kanısındayız.

Sonuç bölümün 1. Maddesinde hukukçu bilirkişinin görüşünde belirttiği hesaplamaların yapılması kesin hesabın çıkarılması niteliğinde olup mahkemece böyle bir görev vermediğinden teknik heyetçe değerlendirilmemiştir. Şayet mahkeme kesin hesabın çıkarılmasını ve rapor tanzimi isteniyorsa çok emek ve zaman alacağından 3 aylık süre verilerek her bir bilirkişi için 10,000,00Tl ücret takdir edilmesi görüş ve kanısı ile 3 suret halinde hazırladığımız raporu saygı ile sunarız.” Diyerek raporlarını bitirmişlerdir…

 

Bilirkişilerin anlamak istemedikleri veya kasten anlamazlıktan gelerek müteahhidi haklı çıkarma hesaplarını dayandırdıkları vekaletten azil konusu ile inşaatların durması hususlarında  şu tekrarları yapmak zorundayız:

  VEKALETNAME KONUSU:eyet Mahallinde Yaptığı İnceleme SonucundaHeyet

Mal sahibi Kooperatif, kendisini bağlı saydığı sözleşmede olmayan, hatta sözleşmeye aykırı kimi yetkileri, güven duymadığı müteahhide vermek durumunda değildir…

 

Sözleşmenin yapıldığı anda imarı olmayan, doğal olarak da yapılacak konut sayısı ve inşaat alanının belli olmadığı bir alanın, sonradan imar kapsamına alınmasıyla yeni ada ve yeni parsellerin oluşturulması, ve buna bağlı olarak ta inşaat yoğunluğunun belirlenmesi, inşaat maliyetlerinin düşürülmesi ve inşaat alanının artırılması amacıyla tarafların başvurusu doğrultusunda ilgili belediyenin imar planı değişikliğiyle parsel sayısını değiştirmesi ve inşaat alanlarının artırılması, yanlış anlamalara ve uygulamada sorunlara neden olabilecek biçimde sözleşmeyle çelişen, hatta sözleşmeye aykırı kimi ifadelerin yer aldığı 26.09.1996 ve 24.11.1999 tarihli vekaletnamelerin, sözleşmeye uygun duruma getirilmesi, ve en önemlisi, müteahhidin, yapımı kararlaştırılan ve belediyesince onaylı projeleri, sözleşmeden kaynaklanan yetkisi, kooperatifimizin de onayı olmadan bütün uyarı ve ihtarlarımıza rağmen değiştirmek istemesi, gibi nedenlerle, 07.12.1999 tarihinde iptal edilen 26.09.1996 ve 24.11.1999 tarihli iki ayrı vekaletnamenin yerine, 15.12.1999 tarihinde sözleşmeye uygun duruma getirilen tek vekaletname düzenlenerek müteahhide verilmiştir. Sözleşmeye uygun yeniden düzenlenerek müteahhide verilen 15.12.1999 tarihli vekaletname, hiçbir biçimde, müteahhidin sözleşmeyle üstlenilen taahhütlerin yerine getirilmesine engel değildir. Engel olmadığı da, verildiği 15.12.1999 tarihinden azledildiği 28.08.2000 tarihine kadar, kullanıldığı 8 aylık sürede görülmüştür.

 

Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi, müteahhidin talebiyle sınırlı olarak, kooperatifin 28.08.2000 tarihli sözleşmenin fesih talebini ve aynı tarihte müteahhidin kullanmakta olduğu 15.12.1999 tarihli vekaletnamenin iptali işlemlerini görüşerek karara bağlamıştır. Müteahhidin o tarihe kadar kullanmakta olduğu vekaletname dışında, hele sözleşmeyle çelişen bir vekaletnamenin müteahhide verilmesi gerektiği yönünde mahkemenin bir kararı yoktur. Bu konuda müteahhit herhangi bir davada açmamıştır.

 

Kooperatif tarafından sözleşmenin 13. Maddesine uygun olarak düzenlenerek verilen vekaletnameyi göstermelik bulan müteahhidin talep ettiği yetkilerden; “HER TÜRLÜ İMAR PLANI, PARSELASYON PLANI” yapma görevi, ilgili belediyenin yetki ve sorumluluğundadır ve inşaatlar öncesi yapılarak tamamlanmıştır.  “HER TÜRLÜ PROJELENDİRME” tarafların mutabakatıyla hazırlanmış ve ilgili belediye tarafından da onaylanmıştır. Geriye Kalan “inşaatların yapılması ile bunlara ait ruhsat tescil ve benzeri işlemlerin yapılarak sonuçlandırılması” gibi yetkiler, verilen vekaletnamelerde fazlasıyla mevcuttur. “ANKARA İMAR YÖNETMELİĞİ” “YANGIN YÖNETMELİĞİ” “ISI YALITIM YÖNETMELİĞİ” “YAPI DENETİM YASASI VE YÖNETMELİĞİ” “DEPREM YÖNETMELİĞİ” gibi mevzuattan kaynaklanan zorunlu değişikliklere müvekkil kooperatifin muvafakat ettiğini ve gerekmesi durumunda benzer değişikliklere muvafakat edeceği yazı ile beyan edilmiştir. Bu hususların, müteahhidin yükümlülüklerini yerine getirmekte bir engelmiş gibi gösterilmesi doğru değildir.

 

İNŞAATLARIN MÜHÜRLENEREK DURDURULMASI KONUSU:

 

Taraflar arsındaki sorun, yada dava konusu olay; Yapımı ( ilgili Çankaya Belediyesi tarafından 21.03.2001 tarihinde mühürlenerek) durdurulan  (sözleşmeye ve imar planına uygun olarak hazırlanan ve ilgili belediye tarafından da 30.07.1998 tarihinde onaylanan) mevcut inşaatların projelerinin ( 21.03.2001 tarihine kadar, yaklaşık 3 yıl, arsa sahibi kooperatifin uyarı ve ihtarlarına rağmen, imar kanununa ve sözleşmeye aykırı olarak ) ruhsata bağlatılmamış olmasıdır.

 

Yapımı kararlaştırılan 30.07.1998 onay tarihli projelerin ruhsata bağlatılamamasının nedeni de,  vekaletname yokluğu, yada yetki eksikliği değildir.  Sorumlusu da, arsa sahibi kooperatif değildir. İnşaatların yapımının durdurulmasının nedeni, inşaatların projesine aykırı yapılması, projelerinin ruhsata bağlanarak inşaatların yapılamamasının nedeni ise, projesine aykırı inşaatların, projesine uygun duruma getirilmemesidir. 

 

    Ancak, arsa sahibi kooperatifin, inşaatların yapımı sürecinde yaptığı bütün uyarı ve ihtarlarına rağmen, ihale sonucu düzenlenen sözleşmesine, Özel teknik şartnamesine, imar mevzuatına, ülkemizde yapılarla ilgili standartlara, yönetmeliklere, fen ve sanat kurallarına, tarafların mutabakatıyla, İmar Planına uygun olarak hazırlanarak ilgili belediyesince de onaylanan projelerine aykırı, kooperatifin onayladığı uygulama ve detay projesi olmadan, gelişi güzel, müteahhidin çıkarına ve işine geldiği gibi keyfi yapılaşmaları, arsa sahibi kooperatifin kabul etmesi ve bedellerini ödemesinde haklılık yoktur. Kendi sorumluluğunun gereğini yerine getirmeyen müteahhidin, Arsa sahibi kooperatiften bir talepte bulunması adalete uygun değildir

 

            Arsa sahibi kooperatifin, inşaatların yapımı sırasında da, yargılama sürecinde de, mahkeme kararından sonra da istediği; yargı kararlarıyla da geçerli olduğu ve sözleşmeye göre inşatların yapılmasıdır. Bunun içinde, sözleşmeden kaynaklanan bütün sorumluluklarını eksiksiz ve zamanında yerine getirmiştir.

 

Kooperatif olarak, ( serbest, katılımcı ve yarışmacı bir piyasa ortamında yaptığı ihale sonucunda düzenlediği) sözleşmeden doğan haklarından vazgeçse ve tarafların mutabakatıyla, sözleşmeye ve İmar Planına uygun olarak hazırlanarak ilgili belediye tarafından da onaylanan projelere aykırı yapılan inşaatların proje değişikliğine onay verse bile, tekniğine uygun tamamlanıp bitirilmesi durumunda, bu inşaatların yaşam alanlarına oturma izni alınamayacak olması ayrı bir gerçektir..

 

Kooperatifin, müteahhidin altında imzası olan sözleşmeye uygun olarak yükümlülüklerini yerine getirmesine engel olması söz konusu olamaz. Ancak, sözleşmeye ve imar mevzuatına uygun olmadan yaptığı ve çoğunluğu imar suçu niteliğindeki uygulamalarını kabul etmesi de beklenmemelidir.

 

Sözleşme ve yargı kararı gereği, kooperatifin sorumluluğu, inşaatların yapılması için arsaların teslim edilmesi, müteahhide vekaletname verilmesi ile üretilecek konutların yarısından çoğunun, %53.66 sının, anahtar teslimi sonrası müteahhide vermesi, müteahhidin sorumluluğu da, yapımı kararlaştırılan inşaatların,  tarafları bağlayan sözleşmeye uygun yapılıp bitirilmesidir.

 

           

 

            Tekrar etmek zorunda  kaldığımız  birkaç sorun daha:

 

            Yapı ruhsatı alınamayan inşaatlara ileride iskan ruhsatı almak mümkün olamayacaktır.          Sözleşmenin uygulanması, müteahhidin, onaylı projeleri ruhsata bağlatması ile inşaatlara başlayıp tamamlamasına bağlıdır. Bunları yapması için de elinde yeterli yetkileri içeren vekaletname bulunmaktadır.  

            İnşaatların yapımını kooperatif değil, ilgili belediye durdurmuştur. Onaylı projeleri ruhsata bağlanıp inşaatların yapılamamasının nedeni de, kooperatifin verdiği vekaletnamenin içerdiği yetkilerin eksikliği değil, yapılan inşaatların onaylı projelere uygun olarak yapılmamasıdır.

 

            6. Asliye Ticaret mahkemesinde görülen dava sonucunda; 12.01.2007 tarihinde düzenlenerek müteahhide verilen vekaletname, azledildiği 28.08.2000,  hatta ilgili belediyenin inşaatları mühürleyerek durdurduğu 21.03.2001 tarihine kadar kullanılmakta olduğu 15.12.2000 tarihli vekaletnameden daha fazla yetkiler içermektedir.

 

            ÖZET OLARAK, YAPIMI KARARLAŞTIRILAN ONAYLI PROJELERİN RUHSATA BAĞLATILMADAN İNŞAATLARIN YAPILMASI VE ONAYLI PROJESİNE AYKIRILIKLAR NEDENİYLE DE RUHSATA BAĞLATILAMAMASIDIR.

 

            Belediyenin, hatır yada başka bir yolla verdiği, 28146 Ada 3 parsellin temel vizesiyle ve yine projelerde tadilat ve tashihat yapılamayacağı ile ilgili yazıların dışında; İnşaatların mühürlendiği ve onaylı projesine aykırılıklar nedeniyle mevcut inşaatların ruhsata bağlanamayacağı yazıları yanında onlarca belge ve yazısının değerlendirme dışı tutulması, bilirkişilerin taraflı davrandığının en somut kanıtlarıdır…

            Müteahhidin yapım işini almadan,  yani, arsa sahibi kooperatifle sözleşme imzalamadan önce, bir başka anlatınla henüz bir hakka sahip değilken, (sözleşme tarihi 29.09.1996 dır)   25.09.1996 tarihinde işin yapımını tacir olmayan bir kooperatife devredilmesini ve devir sözleşmesinde olmayan “Taahhüt konusu iş ile ilgili tüm yükümlülükler Mehmet Baki ALTINTAŞ a ait olmak kaydıyla, inşaatlardan elde edilecek yüklenici payı, S.S.Çağdaş Grup Konut Yapı Kooperatifine Devir ve Temlik edilmiştir”.  İfadesine yer verilmiş olması, doğru ve adil bir karar çıkmasını engellemeye yönelik yanlı bir yaklaşımdır. Müteahhidin, ihale sonu düzenlenen sözleşmeyle yapımını üstlendiği işi, , sözleşmeden kaynaklanan bir yetkisi, arsa sahibinin de onayı olmadan, arsa sahibinin düzenlediği ihaleye katılamayacak bir kooperatife devretmesi ve o kooperatifin bu davada taraf olması hiçbir biçimde kabul edilemez.

 

            Bizim tespitini istediğimiz hususlar 96 adet iken. Raporda sadece 23 tanesine yanıt verilmiştir. Cevap verilmeyen  ve incelenmeyen 73 sorun acaba müteahhidin aleyhine olmakla (“MÜTEAHHİT HAKLI İSE” ÖNYARGISINA AYKIRI MI DÜŞECEKTİ !?) sorusunu sorarak sözlerimizi bitiriyor ve itirazlarımızı yüce mahkemenin dikkatine sunuyoruz.

 

SONUÇ VE İSTEM___/ Bilirkişi raporuna karşı  diğer itiraz dilekçelerimizde ve yukarıda

                                         izah  ettiğimiz nedenlerle teknik bilirkişilerin görevden alınmasını,

                                         yerlerine  daha önce verdikleri raporlarla uzmanlıklarını kanıtlayan

                                        ve tarafların  taktirini almış  yeni teknik bilirkişilere görev    

                                         verilmesini ve itirazlarımızın  tümünü karşılayacak şekilde  her türlü

                                         denetime açık bir rapor  düzenlenmesine karar verilmesini saygı ile

                                          arz ve talep ederim.

                                                                                  DAVACI VE KARŞI DAVALI

                                                                                      Vek: Av. Cemil CAN

Yönetim

yemek tarifleri