yemek tarifleri

22 Şubat 2017 tarihli son duruşmada Kooperatifimizin görüşlerine ait yazılı dilekçemiz

22 Şubat 2017 | Yazdır Yazdır


4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA

ANKARA

Dosya No:2007/567 Esas

Son diyeceklerini Sunan:

(DAVACI ve KARŞI DAVALI)_____/SS. Sağlık Şifa Konut Yapı Kooperatifi

VEKİLİ______________________/ Av. Cemil Can-Av. Özgür Kerem Can, Libya Cad. No:32/3 Ahmetler-ANKARA.

DAVALI ve KARŞI DAVACI(LAR)___/ 1.) Mehmet Baki Altıntaş,

DİĞER DAVACILAR____________/ 2.)SS Çağdaş Grup Konut Yapı Kooperatifi; 3.) Orhan Demirburan ve ark. (2 nolu parsel hissedarları)

VEKİLLERİ__________________/ Av. Yılmaz Ungan,  Av. İbrahim Narman,  Av. Ahmet Şahin

T.KONUSU__________________/  Davaların esası hakkında son diyeceklerimizin sunulmasıdır.

-AÇIKLAMALAR-

Hukuk mücadelemizin 21.yılında; karşımızda 3 davacı, elimizde de 5 dava vardır.

Bunlara ilaveten; davacı müteahhidin 6.Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı 2003/668 Esas sayılı derecattan geçerek kesinleşmiş bir dava daha vardır. Ondan da söz edeceğiz. Zira gerekçesi, bütün davaların içerisine müteahhidin TEMEL TEZİ olarak kullanılmıştır.

Bunlardan başka 2 nolu parseldeki ortaklarımız Orhan Demirburan ve arkadaşlarının; müteahhidin istediği “proje değişikliğini yapma” yetkisi kendisine verilmediği için, MÜLKİYET HAKKININ KÖTÜYE KULLANILDIĞI iddia edilerek, MÜVEKKİL KOOPERATİFİN ortaklıktan çıkartılmasını talep ettikleri;   2008/55 Esas sayılı davadaki İDDİLARININ TAMAMININ GERİ ÇEKİLDİĞİ başka bir dava daha var. 2017/33 Esas sayılı bu dava henüz bu mahkemeye kadar gelemedi.

Böylece üzerinde konuşacağımız dava sayısı 7′dir.


Başlıyorum:

1.) 2008/55 E. sayılı dava: Bu davanın davacıları 22. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan ve henüz bu mahkemeye gelemeyen 2017/33 E sayılı davanın da davacılarıdır. Bu mahkemedeki 55 Esas sayılı davada ileri sürdükleri; müvekkil kooperatifin MÜLKİYET HAKKINI KÖTÜYE KULLANDIĞI için paydaşlıktan çıkartılma iddiasını, orada görülen davada; müteahhidi haksız bularak geri almışlardır. Mahkeme içi İKRAR olan bu beyanlara dayanarak davanın REDDEDİLMESİNİ TALEP EDİYORUM.

2.) 2008/34 E. sayılı dava: Bu davada Çağdaş Grup Konut Yapı Kooperatifi ile müteahhit Mehmet Baki Altıntaş birlikte davacıdır. Arsa sahibi kooperatiften, MÜSBET ZARAR ve MAHRUM KALINAN KAR talebinde bulunmaktadırlar. Davacıların avukatlığını ayni kişiler yapmaktadır.

Çağdaş Grup Konut Yapı Kooperatifinin bu davada tacir olan YÜKLENİCİ gibi hareket ettiğini ve MENFİ ZARAR talep ettiğine dikkatinizi çekerim. Kendi beyanlarına göre; müteahhidin payına düşen dairelerin bir kısmını HARİCEN satın aldılar ve ödedikleri para ile inşaatlar mevcut seviyelerine geldi. Davacı kooperatif bu mahkeme içi İKRARIYLA bağlıdır. Dolayısıyla haklarını Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanun hükümleri gereğince müteahhitten talep etmeleri gerekir. Uygulamada böyle davalar TÜKETİCİ MAHKEMELERİNE GÖNDERİLMEKTEDİR.

Çağdaş Grup Yapı Koop.ne  KAT İRTİFAKI TAPUSU verilmediği ve DAİRE TESLİMİ de yapılmadığı için müvekkil kooperatife dava açamazlar. Bu nedenle de 2008/34 E. sayılı dava REDDEDİLMELİDİR.

Bize göre; müteahhit, inşaatların YAPIM İŞİNİ ihaleye katılma yeterliliği olmayan Çağdaş Grup Yapı Koop’ne DEVRETMİŞTİR. Onlar da inşaatları OKS İnşaat adlı bir şirkete yaptırmışlardır. Bu durum aramızdaki ESER SÖZLEŞMESİNE aykırılık teşkil eder ve başlı başına SÖZLEŞMEYİ FESİH NEDENİDİR.

Bu konuya birazdan başka yönleri ile değineceğiz.

3.) 2007/567 E. sayılı dava: Bu davada müteahhit inşaatların ATIL KALMASI nedeniyle zarara uğradığı iddiasındadır ve tazminat talep etmektedir. Davanın çözümü 2007/708 E. sayılı davadaki tarafların HAKLILIK DURUMUNA doğrudan bağlıdır.

4.) 2007/708 E. sayılı dava: Bu davada müteahhit, eser sözleşmesi ile arsa sahibinin YAZILI ONAYINA bağlı tutulan PROJE DEĞİŞİKLİĞİ YETKİSİNİN mahkeme kararı ile kendisine verilmesini talep etmektedir. Bütün davaların ÇÖZÜM ANAHTARI bu davadadır. Diğer davalarda tarafların HAKLILIK DURUMUNU bilirkişilerin önem vermeyerek geçiştirmeye çalıştırdıkları bu dava belirleyecektir.

5.) 2007/721 E. sayılı dava: Arsa sahibi kooperatifin müteahhide karşı açtığı bu davada; SÖZLEŞMENİN FESHİ ve uğranılan ZARARIN giderilmesi istenmektedir. Bu davanın çözümü de 2007/708 E. sayılı davadaki HAKLILIK DURUMUNA göre belirlenecektir.

6.) 2017/33 E. sayılı dava: Bu dava 22. Asliye Hukuk Mahkemesinde derdesttir. Mahkemenizdeki davalar ile birleştirilmesi istenmiştir. Yargıtay’dan yeni geldi. Duruşması 15.03.2017 günü yapılacağı için BİRLEŞTİRME konusunda henüz karar verilememiştir. Mutlaka BEKLENİLMESİ gerekir.

7.) 2003/668 E. sayılı dava: Bu dava 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmıştır ve derecattan geçerek kesinleşmiştir. Bilirkişi raporlarında DİKKATE ALINMASINI mahkemeniz istemiştir. Müteahhit TEMEL TEZLERİNİ bu davanın gerekçesine dayandırmaktadır. Bilirkişi raporlarında varılan tüm HATALI SONUÇLARA yine bu hüküm gerekçe yapılmaktadır. Bu nedenle bu davadan da kısaca söz etmek gerekecektir:

6. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2003 yılında açılan bu davada verilen karara göre; müvekkil kooperatifin FESİH NEDENİ olarak ileri sürdüğü “projeye ve imar mevzuatına aykırılıklar”,  “inşaatların geldikleri aşama” itibariyle DÜZELTİLEBİLECEK hususlar olarak değerlendirilmiş ve kooperatifin 26.09.1996 tarihli sözleşmeyi feshi “HAKSIZ” bulunmuştu.

Kooperatifin temyizi sonunda; “tarafların itiraz sebeplerinin bilirkişi raporları ile karşılanmadığı ve inşaatların bu haliyle ileride İSKÂN RUHSATI alıp alamayacağının tespit edilerek hüküm kurulması gerekir” gerekçesi ile karar BOZULMUŞTUR.

Yeniden yapılan yargılamada; bu defa da taraf iradeleri tamamlanmadığı (yani bütün paydaşların fesih iradesi ortaya çıkmadığı) için, mahkeme feshin GEÇERSİZ olduğu sonucuna vararak, “AKTİN AYNEN İFASINA” karar vermiştir.

Karar tekrar temyiz edilmiş, bu defa da Yargıtay “AKTİN AYNEN İFASINA” ibaresini, “SÖZLEŞMENİN YÜRÜRLÜKTE OLDUĞU” şeklinde düzeltip, doğal olarak reddedilen davanın GEREKÇESİNİ de DEĞİŞTİREREK kararı onamıştır.

“Hukukumuza göre; gerekçe hangi maddi vakianın hangi hukuki sebeple davacıyı haklı gösterdiğinin açıklamasıdır. Dolayısıyla kesinleşmiş gerekçe; sözleşmenin yürürlükte olduğu hükmünü haklı gösteren olgulardır. Bunun dışındakiler özettir, bağlayıcılığı yoktur.(Y.10.HD 2007/24779)”

Sanki böyle bir Yargıtay kararı yokmuş gibi,  önceki kararda belirtilen “AKTİN AYNEN İFASI” ifadesi ve bu hükme bağlı hatalı GEREKÇE, kanser hücreleri gibi bütün dilekçelere işlenmiş ve 6   bilirkişi raporunda tekrar edilerek, bugüne kadar getirilmiştir.

Mahkemenin yürürlükte olduğuna karar verdiği ESER SÖZLEŞMESİ ise, bilirkişi raporları ile YOK edilmiştir.

Taraflar arasında bir eser sözleşmesi yokmuş gibi, uyuşmazlığın İMAR MEVZUATI ÇERÇEVESİNDE çözülmesi için olağanüstü çaba sarf edilmiş ve kısmen “başarılı” da olunmuştur!

8.) Şimdi de BÜTÜN DAVALARIN ÇÖZÜM ANAHTARI durumundaki 2007/708 E. sayılı davadan kısaca söz ediyorum.

Önce bu dava için bilirkişiler ne diyor ona görelim:

“İnşaat bedeli ve kar mahrumiyeti davaları ile sözleşmenin feshi davası açıldığından işbu dava KONUSUZ KALMIŞTIR.”

Tarafların haklılık durumunu belirleyecek ve davaları esastan çözecek olan bu dava adeta YOK EDİLMİŞTİR.

“Konusuz kalma” ifadesini koşulları oluştuğunda mahkeme hüküm verirken kullanır. Bilirkişiler;  müteahhidin sözleşme hükümlerine göre PROJE DEĞİŞTİRME YETKİSİNİ isteme hakkı olmadığını söyleyemedikleri içen hadlerini aşarak, böyle bir densizlik yapmışlardır.

Bu nedenlerle 708 Esas sayılı dava hakkında biraz daha konuşmamız gerekmektedir:

İnşaatlar,  21.03.2001 tarihinden beri MÜHÜRLÜDÜR.

Müteahhit Yargıtay’ın kararından sonra,  MÜHÜRÜ KALDIRMAK için birkaç kez girişimde bulunmuş ve bazı bölümleri YIKMADAN veya onaylı projeye aykırı olan bu bölümler için PROJE DEĞİŞİKLİĞİ yapmadan, mührü kaldıramayacağını anlamıştır.

Bu sorununu çözmek için; sözleşme yapılırken verilmiş (ve içerisinde proje değişikliği yapma yetkisi olan) fakat daha sonra GEREK KALMADIĞI İÇİN azille ortadan kaldırılan vekâletnamenin aynısının TEKRAR vermesini istemiştir. Arsa sahibi Kooperatif ise, TADİLATLARIN İNŞAATLARDA YAPILMASINI isteyerek bu talebi kabul etmemiştir.

Bunun üzerine müteahhit, PROJE DEĞİŞİKLİĞİ YAPMA YETKİSİNİN mahkeme kararı ile kendisine verilmesini talep etmiştir. İşte YOK EDİLEN 2007/708 Esas sayılı dava budur.

PROJE DEĞİŞİKLİĞİ YAPMA YETKİSİ” bu davanın can alıcı noktasıdır.

ESER SÖZLEŞMESİ’NE göre, her türlü proje değişikliği arsa sahibinin YAZILI ONAYINA tabi olduğu için, müteahhidin tek başına kullanamayacağı bu yetki, doğal olarak kendisine verilmemiş, fakat bunun dışında DAHA GENİŞ YETKİLER içeren bir vekâletname kendisine verilmiştir.

Müteahhit, inşaatlardaki MÜHÜRÜ KALDIRABİLMEK İÇİN projeye aykırı yaptığı bazı yerleri YENİDEN YIKIP YAPMAK mecburiyeti ile karşı karşıya kaldığı için; eski vekâletnamenin AYNEN verilmesi hususunda ısrarcı olmuştur.

Bunun üzerine, müvekkil kooperatif PROJE DEĞİŞİKLİĞİ (veya tadilat projesi) ile aykırılıkların giderilmesine RIZA GÖSTERMEDİĞİNİ ve GÖSTERMEYECEĞİNİ ihtar ederek, iradesini açıkça belli etmiştir.

Müteahhit, kendisine YETERLİ VEKÂLETNAME VERİLMEDİĞİ için MAĞDUR rolüne yatmış ve inşaatlara bu nedenle devam edemediğini tekrar ederek savunmaya çekilmiştir.

Hiçbir zaman projeye aykırılık nedeniyle Belediye tarafından yapımı durdurulan inşaatların (yıkıp yeniden yapmak suretiyle) mühürlerinin sökülmesi yönünde adım atmamıştır.

Sürekli arsa sahibini TADİLAT PROJESİ YAPMAYA ZORLAMIŞTIR.

Bu tutum karşısında 20 yıl kaybeden müvekkil kooperatif; haklı olarak, sözleşmenin feshi ve kira kaybı ile uğradığı diğer zararını talep etmek zorunda kalmıştır.

Bütün davalarda; ESER SÖZLEŞMESİNİ yok sayan bilirkişiler, VEKALETNAMENİN YETERLİLİĞİ konusunu da SÜREKLİ geçiştirerek, adeta onu da YOK saymışlardır.

Vekaletnamenin yeterli olup olmadığı; bilirkişinin görevi içerisinde değildir. Mahkemesinin takdir edeceği bir YARGILAMA İŞİ olduğu hususu, ısrarla görmezden gelinmiştir.

Çünkü müteahhidin bütün PLANLARINI, bir tek bu husus bozmaya yetmektedir.

Taraflar arasındaki ihtilafın çözüm anahtarı olan VEKÂLETNAMENİN, eser sözleşmesi çerçevesinde; YETERLİ olup olmadığı konusu ise, bilirkişi raporlarında hiç ama hiç tartışılmamıştır.

Bu konuda mahkemenin YETKİ ve GÖREVİNE TECAVÜZ edilmekle kalınmamış, TAKDİR YETKİSİ DE TECAVÜZ EDİLMİŞTİR!..

Oysa iki hukuki belgeyi; VEKALETNAME ile ESER SÖZLEŞMESİNİ inceleyerek, bu davayı sonuçlandırmak mümkündür. Bunun için de hukukçu olmak yeterlidir. Ortada özel ve teknik bilgi gerektiren bir durum yoktur.

9.) Müteahhit ve adamlarının niyeti iyi değildir; bilirkişi oyunları ile müvekkil kooperatife ait ARSAYI ELE GEÇİRMEYE çalışmaktadırlar.

Şimdi bunun nasıl olacağını anlatıyorum:

Müvekkil kooperatifin arsaları üzerinde, yaklaşık 5 milyon TL civarında inşaat üretildiği rapora bağlanmıştır.

Hemen belirtelim ki, davacı müteahhidin inşaatların maliyeti olan yaklaşık 5 milyon lira içerisinde 1 tek lirası yoktur.

Son rapora göre karar vermesi durumunda; faizleri ile birlikte bu miktar 14 milyon TL‘ye ulaşacaktır.

Müteahhit, ilamı icraya koyarak, alacağına mahsuben ARSALARIN TAMAMINI kooperatiften ALABİLECEKTİR.

İnşaatlarda kullanılan paranın tümü, Çağdaş Grup Konut Yapı Koop. tarafından temin edilmiştir. İnşaatlar ise bu grubun anlaştığı, fakat kooperatifin hiç tanımadığı OKS İnşaat firmasına yaptırılmıştır. Ayrıca Çağdaş Grubun HARİCEN satın aldığını ileri sürdüğü dairelerin bedeli de raporla tespit edilmiş değildir. Müteahhit de kooperatif de paranın tümünü istemektedir. Burada da bir gariplik vardır. O da raporun ayrı bir EKSİKLİĞİDİR.

2008/34 Esas sayılı davadaki talepleri müteahhidinki ile aynıdır, yüklenici gibi MAHRUM KALINAN KAR da talep etmektedirler. Bu talebe göre pek de daire almışa benzememektedirler.

10)  Bilirkişi raporları; davaların çözümüne katkı sunmamış, YENİ MAĞDURLAR yaratmıştır.

Gerçek mağdurlardan biri olan Çağdaş Grup Yapı Koop.dir. Gerçekte Müteahhide karşı alacak davacı açması gerekirken, yanlış yönlendirilerek müvekkil kooperatife dava açmaları sağlanmıştır. Meslektaşlarım bu davada ÇIKARLARI BİRBİRİYLE ÇELİŞEN tarafların vekilliğini ÜSLENMİŞLERDİR. Açtıkları bu davalar ile aynı zamanda müvekkilleri Çağdaş Grubun müteahhitten olan alacağının ZAMANAŞIMINA uğramasına sebebiyet vermişlerdir.

Bu davanın MAĞDURLARINDAN bir diğeri de, müteahhit tarafından ALDATILARAK geçen yıla kadar, onunla birlikte hareket eden ve müvekkil kooperatifi PAYDAŞLIKTAN ÇIKARTMAK İÇİN dava açan; 2 nolu parseldeki PAYDAŞLARIMIZDIR.

Dosyadaki belgelere ve beyanlardan anladığımıza göre;  halen Müteahhit, Çağdaş Grup Yapı Kooperatifi ve bizim 2 nolu parsel paydaşlarının AVUKATLIĞINI aynı kişiler BİRLİKTE yapmaktadırlar. Bu durum Avukatlık Kanununa göre YASAKTIR.

2 nolu parseldeki paydaşlarımız; ancak 13 yıl sonra,  müteahhidin haksız olduğunu anlayarak, sözleşmenin feshi için müteahhide karşı dava açmayı akıl edebildiler.

Onların da 11 yıllık kira kaybı ile bazı ortak tesislerden yararlanamama nedeniyle uğranılan zararları vardır.

Ne yazık ki, onların da müteahhitten olan alacağı bu şekilde ZAMAN AŞIMINA uğratılmıştır.

Bu noktada; yanlış muhataba dava açan avukatların; HUKUKİ ve CEZAİ sorumlulukları bulunduğuna kuşku bulunmamaktadır.

Dolayısıyla; Avukatlık Kanununa göre; menfaatleri bir birleriyle çelişen kişilerin vekilliğini yapan meslektaşlarımın derhal bu davadan çekilmeleri ve bu durumun davacı asillere haber verilmesi gerektiği Sayın Mahkemeye hatırlatmayı görevim içerisinde kabul ediyorum.

Mahkemenizin yetersiz ve eksik olan SON bilirkişi raporuna dayanarak karar vermesi halinde; asıl büyük MAĞDURİYETİ ise, müvekkil kooperatif yaşayacaktır.

Zira son rapora göre, hüküm kurulması halinde faizleri ile birlikte yaklaşık alacak miktarı: 14 milyon TL’yi bulacaktır. Bu miktarı karşılayacak bir TEMİNAT MEKTUBU bularak satışı durdurmak imkansızdır. Arsaların teminat gösterilmesi halinde bile bankaların böyle bir teminat mektubunu vermeye yanaşmayacakları daha bugünden ortaya çıkmıştır.

Davacı-Karşı Davalı müteahhit, bazı GERÇEKLERİ GİZLEMEK ve mahkemenin GÖREV ve YETKİSİNE TECAVÜZ eden bilirkişilerin raporları ile böyle haksız bir sonuç elde etmek istemektedir.

11.)  Bilirkişiler, mahkemeyi istedikleri yönde karar vermeye yönlendirmek için; PROJEYE UYGUN ve AYKIRI İMALATLAR İLE KOOPERATİFİN UĞRADIĞI ZARARLARI HİÇBİR ZAMAN HESAPLAMAMIŞLARDIR.

Böyle yaparak, kooperatifin davayı kazanma ihtimalini adeta ortadan kaldırmışlardır.

Şu an mahkemeniz haklı olduğumuza kanaat getirse, bunu hüküm altına alamayacaktır!

14.04.2016 tarihli son bilirkişi raporu ile; sözleşme ayakta iken İFADAN VAZGEÇİP yoksun kalınan karın talep edilemeyeceği belirlenmiş; inşaatlarda yapılan imalatların (09.10.2007) dava tarihi itibariyle bedeli ise:4.713.573 TL olarak hesaplanmıştır.

SÖZLEŞMEYE AYKIRI OLAN İMALATLARIN BEDELLERİNİN ne kadar olduğu ise, ısrarla HESAPLANMAYARAK, adeta NİHAİ KARARI vermişlerdir.

Dolayısıyla bütün raporların MÜTEAHHİDİN HAKLILIĞINA GÖRE tanzim edilmiş olduğunu söylemekte bir yanlışlık yoktur.

Bilirkişi raporlarında; projeye ve imar mevzuatına aykırı olan imalatların ileride giderilebileceği söylenmiş fakat bunun (örneğin: rüşvet vererek mi) nasıl olacağı asla belirtilmemiştir!

12.) Bilirkişiler bazı BELGELERİ YOK SAYMIŞ, hukuken yok hükmündeki bir GEREKÇEYİ de VAR kabul etmişlerdir:

Elle tutulur, gözle görülür 5 maddi olgu ve 708 Esas sayılı dava, bilirkişi raporlarındaki kelime oyunları ile dosyadan YOK edilmiştir.

a.) Bunların birincisi; taraflar arasındaki ihtilafın çözümünü sağlayacak olan ESER SÖZLEŞMESİDİR.

Özenle hazırladığımız eser sözleşmesinde; “SÜPER LÜKS” olarak tarif edilen inşaatlar; YOK sayılmış, onların yerine imar mevzuatına göre; “KABUL EDİLEBİLİR” sıradan inşaatlar getirilmiştir.

Üstelik imar mevzuatına uygun olduğu söylenen yapılan İmar Kanunu 21, Ankara Büyükşehir İmar Yönetmeliğinin 48.01 maddelerine de aykırıdır. Bu aykırılıkların yerinde teknik olarak giderilmesi de olanaksızdır.

Biz 20 yıldır bu “kabul edilebilir” inşaatları tartışmaktayız…  Raporlarda “Süper Lüks” olarak tarif edilen birinci sınıf inşaatlardan bir kez bile söz edilmemiştir.

b.) İkinci YOK sayılan belge; noterden düzenlenmiş ve müteahhide verilmiş olan ve 8 ay da kullanılan 15.12.1999 tarihli (ve 12.01.2007 tarihli) VEKÂLETNAMEDİR.

Bu vekaletnamenin içerik bakımından eser sözleşmesinin 13. maddesine uygun olup olmadığını TAKDİR ETMEK, tamamen mahkemenin görev ve yetkisi içerisindeyken,  hukukçu olmayan İNŞAAT MÜHENDİSİ ile MALİ MÜŞAVİRİN yaptığı hukuk dışı değerlendirmeler ÇIKIŞ NOKTASI yapılmış, bütün raporlar buna göre hazırlanmıştır. Bu konudaki itirazlarımız ise, inatla ve ısrarla görmezden gelinmiştir. Dosyamızın AŞIRI ŞİŞMESİNİN temel nedeni budur.

Bu davanın can alıcı noktası ve çözüm anahtarı Eser Sözleşmesinin 10. maddesidir…

Müvekkil kooperatif PROJE TADİLAT ve değişikliğini kabul etmeyeceğini, TADİLATLARIN İNŞAATLAR ÜZERİNDE YAPILMASI GEREKTİĞİNİ müteahhide defalarca bildirmiştir.

Bilirkişilerce, SÖZLEŞME HÜKÜMLERİ inatla ve ısrarla görmezden gelinerek, imar mevzuatı çerçevesinde, proje değişikliği yapılarak, inşaatların KABUL EDİLEBİLİR hale getirilebileceği vurgulanmış ve buna razı olmayan kooperatifin fesih talebi HAKSIZ BULUNMUŞTUR.

Oysa taraflar imar mevzuatı karşısında “KABUL EDİLEBİLİR” inşaatlar değil, eser sözleşmesi ile kararlaştırılan BİRİNCİ SINIF İNŞAATLARIN yapılmasını kararlaştırmıştı.

Bilirkişiler; bu tutumları ile müvekkil kooperatife, müteahhitten sözleşme ile üstlendiği edimini ifa etmesini istemeyi, adeta YASAKLAMIŞLARDIR.

c.) Üçüncü yok sayılan husus; binalardaki imar mevzuatı ile projelere aykırı olarak inşa edilen ve ölçülebilir olan KOT ve KAT yükseklikleridir.

Bütün raporlarda; projede kararlaştırılmış KAT YÜKSEKLİKLERİ değil, İmar Yönetmeliğinde belirtilen yükseklikler esas alınmıştır.

Üstelik o ölçülere bile uyulmamıştır. (kimi binaların kat yüksekliklerinin oturma izni alamayacak kadar alçak yapılmıştır)

d.) Dördüncü yok sayılan husus ise; inşaatların imar mevzuatı ile projeye aykırılıklar nedeniyle 16 yıldan beri MÜHÜRLÜ olmalarıdır.

İnşaatları MÜHÜRLEYEN belediyeye göre, YIKILMADAN veya PROJE DEĞİŞİKLİĞİ yapılmadan bu mühürler sökülemeyecek; aynı zamanda onaylı proje RUHSATA BAĞLANAMAYACAK ve inşaatlar bitirilseler bile İSKÂN RUHSATI alamayacaklardır.

Dolayısıyla binaların, maddi hiçbir değeri kalmamıştır.

Nitekim bu yüzden müvekkil kooperatif, genel kurul kararı ile YIKILMALARINA karar vermiştir.

Biz de YIKILMALARINA İZİN verilmesi için mahkemenizden birkaç kez talepte bulunduk.

Bu dava; yıkılmak zorunda kalınan inşaatların parasını müteahhide nasıl veririz çalışmasına dönüşmüştür.

e.)  Beşinci yok sayılan husus 2 nolu parsel için yapılan ESER SÖZLEŞMEDİR. Bu parsel için “PROJE DEĞİŞİKLİĞİ” mazereti söz konusu bile edilemez… Zira arsaya kazma vurulmamıştır.

f.) Altıncı yok sayılan husus 2007/708 Esas sayılı davadır.

VAR olan bu 5 husus ile bir dava görmezden gelinmiş, buna karşılık 6. Asl. Tic. Mah.nin Yargıtay’ca YOK EDİLMİŞ GEREKÇESİ ise, VAR kabul edilmiştir.

Sözlerimi bitiriyorum:

13.) Elimizdeki davaları çözüme kavuşturacak KRİTİK İKİ SORU vardır.

Birincisi; 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006 yılında verdiği SÖZLEŞMENİN YÜRÜRLÜKTE olduğu şeklindeki karara rağmen, müteahhit; mühürleri kaldırmak için gerekli adımları neden atmamış, inşaatlara neden devam etmemiştir, önündeki ENGEL NEYDİ?

Bu soruya onların verdiği yanıt:

14 yıl önce, sözleşmenin feshi için dava açıldığında azil ile ortadan kalkan vekâletnamedeki; PROJE DEĞİŞİKLİĞİ YAPMA YETKİSİNİN VERİLMEMİŞ OLMASIDIR.

Proje değişikliğine ihtiyaç duyulması bile inşaatların projelerine uygun yapılmadığının itirafıdır. Bu bile tek başına sözleşmenin fesih nedenidir.

20 senedir kazma vurulmamış 2 nolu parsel için “proje tadilatına” gerek yoktu. “Ona neden haşlamadınız?” sorusuna ise verebilecekleri yanıt yoktur.

Oysa, 20 yıl önce yapılmış 26.09.1996 (ve 24.11.1999) tarihli eser sözleşmesinin ( 10 ) maddesinde; Proje değişikliği yapma; kooperatifin yazılı onayına tabidir denilmiş, bu husus 4 ayrı yerde tekrar edilmiştir.

Bir kez de Sözleşmenin 7.maddesinde de: Projeler tarafların KARŞILIKLI MUTABAKATI ile tanzim edilip ilgili mercilerin onayına sunulacağı kararlaştırılmıştır.

Proje değişikliğine izin verilmeyeceği ise müteahhide yazılı ve sözlü olarak defalarca bildirilmiştir.

Bu durum karşısında yapılacak olan iş:

İNŞAATLARDA TADİLAT YAPMAK, YIKILMASI GEREKEN YERLERİ YIKIP PROJESİNE UYGUN HALE GETİRMEK İDİ...

Müteahhit bu işin MASRAFLARDAN KAÇINMAK için; tam tersini, yani projeleri inşaata uydurma yolunu seçmiştir.

Başka bir söyleyişle; FİİLİ DURUMA, TARAFLAR ARASINDAKİ HUKUKU UYDURMAK İSTEMİŞTİR!

Gerçek öyle midir, değil midir?

Bu sorunun DOĞRU YANITINI, eser sözleşmesi ile VEKÂLETNAME birlikte vermektedir.

Bakınız vekâletnameye; proje değişikliği dışındaki bütün yetkilerin müteahhide verildiğini göreceksiniz.

Hakkı olmayan bir yetkiyi isteyen, verilmeyince inşaatları yarıda bırakan müteahhit mi haklıdır, yoksa HAKKINI ARAYAN kooperatif mi ortaya çıkacaktır.

Türk Milleti adına yargılama yetkisine sahip mahkemelere saygılı olan bilirkişilerin; iki tarafın da haklılık durumuna göre; SEÇENEKLİ RAPOR hazırlaması gerekirdi.

Bu davada bilirkişiler mahkemeye bile TAKDİR HAKKI  bırakmadılar.

Ne yazık ki, dosyamıza rapor sunan -iki akademisyen hariç- tüm bilirkişiler bu saygısızlığı pervasızca yapmışlardır.

Bu noktadan yola çıkarak;  davacı müteahhitten çıkar elde ettikleri veya araya hatırlı kişiler girdiğinden kuşkulanmaktayız.

Mahkemeye bile takdir hakkı tanımayan bu haddini bilmez kişiler, mahkemeye ait YETKİLERİ GASP ETME cüretini nereden alıyorlar?

Mahkeme, 08.03.2013 tarihli ara kararı ile; bilirkişilere, “…yapılan işin sözleşmeye, şartnameye ve onaylanıp ruhsata BAĞLANMAMIŞ projeye uygun olup olmadığının tespiti” ve iki tarafın iddia ve savunmalarını karşılayacak şekilde rapor düzenlenmesi görevi vermiş olmasına rağmen, ISRARLA ve İNATLA mahkemeyi dinlemeyip, bugüne kadar bildiklerini okumaya nasıl devam edebilmişlerdir?

Acaba bu olağandışı gücü nereden alıyorlar?

Öncelikle belirtmeliyim ki; Yargıda olduğu gibi, bilirkişilik kurumu içerisinde de FETÖ’ nün bir kolu olduğuna yüzde 100 inanmaktayız.

Yakın geçmişte; FETÖ‘ nün yargı sistemi içerisinde neler yaptığına tanık olduğumuz için, örgütün bilirkişi kurumu içerisine sızdığını ve bizim dosyalarımıza da el attıklarını düşünüyoruz.

Bu hainlerin, şehrin göbeğindeki 19 dönüm arsayı ele geçirmek için yapamayacakları iş yoktur.

Hukukçuları KONU MANKENİ duruma düşüren ve MAHKEME GİBİ hareket eden bu bilirkişilerin raporuna göre hüküm kurulmasını asla kabul etmeyeceğiz!

14.) SONUÇ VE İSTEM

Belirttiğimiz nedenlerle:

1.) İki tarafın haklılık durumuna göre SEÇENEKLİ rapor alınması için DOSYANIN YENİDEN BİLİRKİŞİLERE VERİLMESİNİ talep ediyoruz. Ayrıca bilirkişilerin; kimin haklı, kimin haksız olduğunu MAHKEMEYE BIRAKMALARI için münasip bir dille UYARILMALARINI da rica ediyoruz.

2.) Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak; Ankara Adliyesi’nde bilirkişilik yapanlardan; FETÖ soruşturması kapsamında; haklarında soruşturma başlatılanların isim listesinin istenmesini ve dosyamızda bilirkişilik yapan kişilerin, bunlar arasında olup olmadığının tespiti ile gereğinin yapılmasını talep ediyoruz.

ŞİFA SAĞLIK KONUT YAPI KOOERATİFİ

Vekili Av. Cemil Can

DAVALARIMIZ:

1.) Müteahhit ve Çağdaş Grup Konut Yapı Koop.nin, 4. Asl.Tic. Mah.de açtığı asıl dava; 2007/567, haksız fesih nedeniyle uğranılan zararlar için şimdilik (inşaatların atıl kalması nedeniyle) 435.000 TL tazminat,

2.) Kooperatifin 7. Asl.Tic. Mah.de açtığı dava; 2007/721, sözleşmenin feshi ve 5.000 TL bazı yerden yararlanamama nedeniyle kar kaybı ve 5.000 $ cezai şart talebi,

3.)Müteahhidin 5. Asl.Tic. Mah.de açtığı dava; 2007/708, (azil nedeniyle) müteahhide yetki verilmesine ilişkin dava,

4.)Müteahhit-Çağdaş Grup Konut Yapı Koop.nin, 5. Asl.Tic.Mah.de  açtığı 2008/34, sözleşmenin (zımnen) feshi ile 5.020.000 TL imalat bedeli, 4.270.000 TL müspet zarar (mahrum kalınan kar) talepli dava, (5.10.2012 tarihinde ıslahedilmiştir)

5.) 2 nolu parselpaydaşlarının 22. Asl. Huk. Mah.de açtığı dava; 2008/55, 2 nolu parselde kooperatifin paydaşlıktan çıkartılmasına ilişkin dava,

6.) 2 nolu parsel paydaşları ile kooperatifin müteahhide karşı 22. Asl. Huk. Mah.de açtığı 2017/33 Esas sayılı sözleşmenin feshi davası.(Birleşmemiş dava, duruşması 15.03.2017)

7.)  Müteahhidin6. Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşmiş 2003/668 E. sayılı davası.

Yönetim

yemek tarifleri