- S.S. SAĞLIK ŞİFA KONUT YAPI KOOPERATİFİ - http://www.sagliksifakoop.org -
20.02.2012 Tarihli Bilirkişi Raporuna Karşı Kooperatifimizin Beyanları
Posted By admin On 17 Mart 2012 @ 20:35 In Kategorilenmemiş | Comments Disabled
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANILĞINA.
Bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızı, daha anlaşılır hale getirmek için iki başlık altında yapıyoruz. (A) başlığı altındaki bölümde davamızın en can alıcı yönlerini kısa başlıklar halinde öne çıkartmaya çalıştık. (B) başlığı altındaki bölümde raporu düzenleyen inşaat bilirkişilerini teknik açıdan eleştirdik. Mahkemenin verdiği görevi neden yapmadıklarını sorgulamaya çalıştık. Bizim sorularımızı neden geçiştirdiklerini sorduk. Kendilerine verilen görevi bırakıp, doğrudan mahkemenin görevine giren konularda neden kanaat belirttiklerine dikkat çekmek istedik. Satır aralarında aklımızdan geçen kuşkuların kanıtlarını aradık ve bulduk… Diğer bilirkişiler inşaat bilirkişilerinin verdiği verilere göre hesap yaptıkları için, eleştirilerimizin ağır bölümlerinden onlar kırılmaması için özen gösterdik. Buna rağmen, hukukçu bilirkişinin, uzmanlık alanına giren konularda neden fikir beyan etmemiş olduğuna ise, doğrusu bir anlam veremedik. Ek rapor verilmeden önce, bilirkişilere verilmek üzere mahkemeye ibraz ettiğimiz iki adet dilekçe, bilirkişi heyetince neden görmezden gelinmiştir? Rapor içinde bu sorusuna yanıt ararken bulamadık. Sonra anladık ki, bilirkişilerin “müteahhidi haklı çıkarma” gayreti içerisindeler. Müteahhidin bile söylemeye utandığı, inşaat maliyet fiyatlarını, son derece abartılı olarak rapora yansıtmaları, bilirkişilerin mahkemenin verdiği görevi değil, müteahhidin ricasını yerine getirdiklerini kanıtlamış oldu.
Bu noktadan itibaren, bu heyete güvenimiz sarsıldığı için, dosyanın yeniden aynı heyete verilmesinin bir anlamı kalmamıştır. Haklarındaki düşüncemizi bilmeleri için işbu dilekçemizin bir örneği kendilerine verilmesi uygun olabilir. Bu hususu mahkemenizin takdirine bırakıyoruz.
Dosyanın aynı heyete verilmesi zaman kaybına sebebiyet verecektir. Bu nedenle dosyamızın, inşaat mühendisliği bölümü olan bir teknik üniversiteye gönderilmesini, yüce mahkemeden saygı ile diliyoruz…
-AÇIKLAMALAR VE İTİRAZLARIMIZ-
1.) İnşaatlar mühürlüdür ve yüklenici bu nedenle işe devam edememiştir,
2.) Mühürlenmenin sebebi, onaylı projeye aykırı olarak yapılan imalatlardır,
3.) Müteahhit onaylı projeye aykırılıkları giderme yerine, aykırılıklara göre proje değişikliği yapmayı arsa sahibine dayatmıştır (Yıkılarak giderilmek zorunda olan aykırılıklar vardır.),
4.) Arsa sahibi Kooperatifin üyeleri, birinci sınıf bir inşaat yapılması için kooperatif yönetimine yetki vermişlerdir. Kooperatif yönetimi de üyelerin bu iradelerine uygun ihale şartnamesi hazırlamışlardır,
5.) Kooperatif üyelerinin başlangıçta ortaya koydukları iradelerinde hiç bir değişiklik olmamıştır. (Proje değişikliğine onayları yoktur) Bu yargı sürecinde kooperatif başkanının gösterdiği duruş, her genel kurulda onaylanmış ve üyelerin gerçek iradesini yansıttığı için yeniden aynı başkana yetki verilmiştir. Kooperatif üyeleri, bilirkişi oyunları ile haklarının ellerinden alınmasına karşı, bu kavgayı hukuk zemininde sonuna kadar sürdürme kararındadırlar.
6.) Pek çok inşaat şirketi, ihale şartlarına göre yeterlik taşımadığı için ihaleye girememişti. Müteahhit, katıldığı ihale sonunda yapımını aldığı işi, sözleşmeden kaynaklanan bir yetkisi ve arsa sahibi kooperatifin de onayı olmadan, ihaleye katılamayacak bir kooperatife devretmiştir. Daha sonra da işin yapımını devrettiği kooperatif aracılığıyla ihaleye girme yeterliği olmayan bir başka şirkete işi devrederek, ihaleye girme yeterliği olmayan şirketi “yeterli” hale getirerek, arsa sahibi kooperatif üyelerinin iradesini fesada uğratmıştır. Şimdi de kabul edilemez bu inşaatları kabule zorlamaktadır. Kendi hatasının bedelini, bilirkişi marifetleri ile kooperatif üyelerine ödetmek istemektedir.
7.) Taraflar arasındaki sözleşme başlangıçtan beri yürürlüktedir. Müteahhit isteseydi, projeye aykırılıkları gidererek, (bazı imalatları yıkarak) işine devam edebilir ve sözleşmenin fesih tarihine kadar yaptığı bütün imalatların parasını alabilirdi. Para da kazanırdı, bu konuda önünde hiç engel yoktu. Ama bunu yapmaya korkmuştur. Çünkü bu inşaatlara iskân ruhsatı almanın olanaksız olduğunu çok iyi bilmektedir. O zaman daha fazla zarara uğrayacağından korkmuştur.
8.) Müteahhidin ilk davayı açmaktaki amacı, bilirkişi raporları ile arsa sahibini proje değişikliğine zorlayıp, yıkılması gereken imalatların da parasını almak ve projeye aykırı binalara göre yeni proje yapılmasını sağlamak ve bunu kooperatife kabul ettirmekti.
9.) Müteahhit, (bina yüksekliği ve kat yüksekliği gibi) yıkılmadan düzeltilemeyecek imalatlar yaptığını bildiği için inşaata devam edememiştir. Buna rağmen, mühürlü inşaatlara nasıl devam edileceğini ise, açıklayamamaktadır. Bu haliyle inşaatlara devam etmenin zararın daha da büyüyeceğini bildiği için %90’ı tamamlanan inşaatlar için kabul edilmiş “eksik ifayı kabul” müessesesini sığınmak istemektedir.
10.) Arsa sahibi kooperatifin başkanı, inşaatı mühürleyen Çankaya Belediyesinin eski Çevre ve Sağlık Müdürü’dür. Kooperatif üyelerinden biri aynı belediyenin de eski İmar Müdürü’dür. Müteahhidin şu andaki vekillerinden biri ise, imar mevzuatına aykırılıklar nedeniyle müteahhide para cezası veren komisyonun üyesi, eski belediye Hukuk İşleri Müdürü’dür. İnşaatlardaki mührü kaldırmak için belediye nezdinde pek çok girişim yapılmıştır ve ne yazık ki, bütün bu girişimler sonuçsuz kalmıştır. Başka bir ifade ile: Onaylı projelerine aykırılıklar nedeniyle Çankaya belediyesi tarafından mühürlenerek yapımı durdurulan inşaatların, onaylı projelerinin ruhsata bağlatılması için arsa sahibi kooperatifin bizzat, verdiği vekaletnameleri kullanarak da müteahhidin yaptığı başvurulara rağmen inşaatların onaylı projeleri ruhsata bağlanamamıştır, halen de bağlanamamaktadır. Projeye aykırılıklar giderilmedikçe (Bu da bazı katların ve bir bloğun yıkılması ile mümkündür.) inşaatın yapımına izin verilemeyeceğini Sağır Sultanlar bile duymuştur. Ama bilirkişiler bunları “ufak tefek” kusurlar olarak yutturma çabası içerisindedir.
11.) Proje değişikliği ile inşaatlara devam etmek belki mümkündür, fakat bu defa da arsa sahibi kooperatif üyelerinin arzu ettiği binaları yapmaktan vazgeçecektir. Sırf yüklenici zarar etmesin (veya fazla kar etsin) diye, üyelerin arzu etmediği konutlar yapılmış olacaktır. Oysa kooperatif üyeleri, vaktiyle pek çok şirketin yeterlilik nedeniyle giremediği bir ihaleyle, birinci sınıf inşaatlar yaptırmak iradesiyle hareket etmişlerdi. Bu irade durumu şöyle de söylenebilir: Davacı kooperatifin üyeleri, terziye birinci sınıf kumaştan, tek düğmeli ceketi olan bir takım elbise siparişi vermişlerdi. Terzi ise, üç düğmeli ceket ile bir kısa pantolon dikmiştir. Şimdi Terziler Odasının bilirkişiliği marifetiyle, müşteriye üç düğmeli ceket ile kısa pantolon kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Bunun için bir “kadı efendi” aranıyor!..
12.) Bu nedenlerle gelinen bu noktada, Çankaya Belediyesinin görüşünü almak zorunluluğu doğmuştur. Belediyeye müzekkere yazılarak; hangi koşulların oluşması halinde, dava konusu inşaatların mührünü sökeceği ve imalata izin vereceği hususunda mahkemeye bilgi verilmesini istiyoruz. Belediyenin ileri süreceği koşullara uyularak yapılan inşaatlar, taraflar arasında sözleşmeyle yapımı kararlaştırılan inşaatlara, başka bir ifade ile kooperatif üyelerinin ihale şartnamesi ve teknik şartnamelerde tanımladıkları inşaatlara benzeyecek mi? Daha doğrusu bu aşamadaki eksik ifa kabul edilebilir mi? Bu soruların yanıtı ancak Çankaya Belediyesinin bildireceği görüş ile ortaya çıkabilir… “Terziler Odası”nın dayatmaları ile bu dava karara bağlanırsa, yüzlerce kooperatif üyesi mağdur edilmiş olur!..
13.) Bilirkişiler, mahkemenin verdiği göreve göre rapor hazırlamamıştır. Özellikle de bizim sorularımızı kesinlikle karşılayacak bilimsel ve teknik bir tek söz etmemişlerdir. Onlar, kafalarında bu davayı bitirdiler. Sadece kararlarını tasdik edecek bir mahkeme arıyorlar. Başka bir deyişle; bilirkişiler, müteahhidi haklı çıkarmak için mahkemeye masal anlatmaktadırlar.
14.) Bilirkişiler, bu bağlamda bütün varsayımlarını asla kendilerinin takdir edemeyeceği (vekâletteki yetkilerin sözleşme ile uyumlu olup olmadığı hususunu) vekâletnamedeki yetkilerin eksikliğine bağlayarak, yollarına devam etmektedirler. Neredeyse müteahhide “boşanma davası açma” yetkisi verilmediği için müvekkil kooperatifi suçlayacaklardır. Kısaca bu hatalı varsayım üzerine inşa ettikleri rapor daha baştan çökmüştür.
15.) Aradan geçen 12 sene içinde davalı müteahhidin çalışanları bilirkişi olup rapor düzenlemeye başlamışlardır. Son raporu düzenleyenler (iki inşaat mühendisi) adeta müteahhidin “şantiye şefleri” gibidir.
Şu cümlelere dikkatinizi çekerim. Aşağıdaki cümleleri yazan şantiye şefi kılıklı haddini bilmezler raporlarında şunları söylüyor:
“Sayın Mahkemenizce davacının sözleşmeyi feshetmekte haksız olduğuna karar verilmesi halinde, davacının cezai şart ve tazminat istemekte haklı olmayacağı kanaatine varılmış ve bu yönde bir hesaplama yapılmasına gerek görülmemiştir.”(syf:9)
Bu ifadeler olası bir mahkeme kararının gerekçesinden farksızdır. İşi hesap yapmak olan ve bu nedenle para alan bu haddini bilmez kişiler, hesap yapmaya gerek bile görmeyebiliyorlar! Mahkemenin yerine geçmek densizliğinin en tipik örneği bu ifadelerdir. Bu ifadeler; 7. Asliye Tic. Mah.de açılmış olan ve davacısı, arsa sahibi kooperatif olan 2007/721 E sayılı dava için kullanılmıştır. Bu sözlerden sonra bu bilirkişilerin, bu dosya için bir satır yazmalarını; bilime, sanata ve hukuka hakaret kabul ederiz. Bizden ve mahkemeden özür dileyip, aldıkları ücretleri de iade ederek istifa etmeleri gerekir.
Hal böyle olunca yürüttüğümüz hak arama kavgasında öncelikle mahkemeye yapılan saldırıyı karşılamak zorunda kaldık. USLUBUMUZUN ADLİ YAZIŞMA SINIRLARI ZORLAMASI BU NEDENLE OLMUŞTUR. Çünkü biliyoruz ki, bilirkişilik kurumu taktiri bir delildir ve bilirkişiler; başlarına buyruk değillerdir ve hiçbir şekilde mahkemenin yerine geçemezler!..
Bu haddini bilmez, meslek etiğinden bihaber olan inşaat bilirkişileri, raporlarının 2. Sayfasında: “Daha açık bir anlatımla yapının devamına engel asli kusurlu hususlar tüm süregelen bilirkişi tespitlerinde bulunmamaktadır. Bu husus 6. Tic. Mah.nin Yargıtay’ca kesinleşen kararı ile sabit olup, yapının yıkımı hususu da bu karar ile ortadan kalkmıştır” diyerek, yine mahkeme kararını yorumlama edepsizliğini yapmışlardır.
Kendi saçma sapan fikirlerini, yersiz olarak açıklayarak hukuk metinlerini kirletecek yerde, şu soruya yanıt verselerdi çok daha yerinde olacaktı: Projeye aykırı olarak yapılan yüksek binayı, yıkılmadan projeye uygun hale nasıl getirilecektir? Ya da şu sorunun yanıtını versinler: Şap, parke vb gibi zorunlu imalatlar yapıldıktan sonra 2.40 m den daha alçak kalacağı kesinleşen bazı yaşam alanları tekrar nasıl 2.40 m ye çıkartılacaktır? Üst veya alt tabanları eğeleyerek mi?
Bu noktada bir sorumuz daha var. Yukarıdaki iki sorunun olumlu yanıtının bir şekilde verildiğinde varsayalım; ortaya çıkacak olan eser, tarafların sözleşme ile kararlaştırdığı eser midir ve bunu eser sahibi kabul etmek zorunda mıdır? Neden?..
Bu soruların yanıtını veremeyen rapor, müteahhidin kendini savunduğu cevap dilekçelerinin tekrarı niteliğindedir ve hiçbir değer ifade etmez!..
16.) Bilirkişiler, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne katkı verecek olan yukarıdaki üç soruya cevap vermeyerek, dosyanın sürekli olarak bilirkişilere gidip gelmesini sağlamaktadırlar. Böylece bu dosya onlar için adeta ikinci bir gelir kapısı gibi görülmektedir. Dosyayı bitirecek rapor verseler, ineğin sağılan memesini de keseceklerinden, her seferinde yeniden rapor istenecek şekilde raporlar vermektedirler.
B.İTİRAZLARIMIZ:
I-DAVALI VE KARŞI DAVACI MÜTEAHHİDİN İTİRAZLARI
Davacı yanın hazırlanan rapora (İsteklerine ve beklentilerine uygun olduğundan olsa gerek.) itirazlarının olmadığı, taleplerinin de raporlarının “Hesaplamalar” bölümünde dikkate alındığı, belirtilmektedir.
II-DAVACI VE KARŞI DAVALI ARSA SAHİBİ KOOPERATİFİN İTİRAZLARI
Davalı vekili 30.11.2010 tarihli raporlarıyla ilgili itirazlarını ve beyanlarını iletmek üzere:
1) 29.12.2010 havale tarihli dört sayfalık dilekçe,
2) 10.01.2010 (Yanlış yazmışlardır, 2011 olacak.) havale tarihli 19 sayfalık dilekçe,
3) 01.03.2011 havale tarihli altı sayfalık dilekçe verdiği konu yapılmaktadır.
Bilirkişilerin, görevlendirilmelerindeki mahkeme kararındaki “Tarafların iddia, savunması önceki raporlar, raporlara yapılan itirazlar değerlendirilip denetlenmeye elverişli rapor düzenlenerek tarafların talepleri konusunda ayrıntılı rapor düzenlenmesi” isteğe rağmen, hiçbir inceleme yapmadan, arsa sahibi kooperatifin itiraz ve beyanlarını dikkate almadan, gerçekleri göz ardı ederek, müteahhide açıktan çıkar sağlamayı amaçlayan yanlı ve art niyetli 30.11.2010 tarihli rapora karşı, toplam 29 sayfalık itiraz ve beyanlarımız sunulmuştur.
Bu itiraz ve beyanları yerinde bulan mahkemenin, “tarafların itirazlarını da karşılar şekilde … ve tarafların itirazlarının tek tek değerlendirilmesi” ihtarına rağmen, bilirkişiler önceki yanlı ve art niyetli anlayışlarına bu kez husumet de ekleyerek, arsa sahibi kooperatifin itirazları arasında yer alan hususların neredeyse hiç birini incelememişlerdir. İnceledikleri dört konuyu da doğru ve anlaşılır biçimde değil, yanlış ve yanlı, müteahhidin lehine değerlendirmişlerdir. Bilirkişiler, 20.02.2012 tarihli ek raporlarında da, neyin karşılığında olduğunu bilemediğimiz nedenlerle, yargıyı da yanıltarak müteahhide açıktan çıkar sağlama yolunu seçmişlerdir.
Bu nedenlerle, bilirkişilerin 30.11.2011 tarihli raporlarına yaptığımız, ancak hiç birisi değerlendirilmeyen itiraz ve beyanlarımızı bu aşamada da tekrar etmek durumunda kalmaktayız.
Tek tek incelenmesi ve değerlendirilmesi istenen 50’ye yakın sorun ve konu kasıtlı olarak bilirkişiler tarafından incelenmemiş ve değerlendirilmemiştir. Müteahhidin lehine değerlendirebilecekleri sınırlı sayıdaki itiraz ise, çarpıtılarak veya anlamı değiştirilerek, doğru olmadıkları kanıtlanmaya çalışılmıştır.
Görevlendirilen bilirkişiler, daha önceki bilirkişilerin, gereği gibi inceleme yapmadan, müteahhidi haklı çıkarmak, müteahhidin kusurlarını ört pas etmek ve müteahhide haksız çıkar sağlamak yaklaşımıyla düzenledikleri, bu nedenle de itiraz edilen ve mahkeme tarafından da yeterli bulunmayan raporlarda, gerçeği yansıtmayan ifadeleri, hiçbir biçimde doğru olmayan değerlendirmeleri aynen, hatta yer yer o raporlardaki ifadeleri bile çarpıtarak raporlarına aktarmışlardır.
Sanki görevleri, görevlendirildikleri kararda ifade edildiği gibi, “tarafların iddia, savunması önceki raporlar raporlara yapılan itirazlar değerlendirilip denetlenmeye elverişli rapor düzenlenerek tarafların talepleri konusunda ayrıntılı rapor düzenlenmesi”, “tarafların itirazlarını da karşılar şekilde ve tarafların itirazlarının tek tek değerlendirilmesi” değil de, itiraz edilen ve kabul edilmeyen, en azından doğruluğu tartışmalı eski bilirkişi raporlarlarını müteahhidin lehine yorumlamaktı…
Bilirkişiler, heyet olarak, arsa sahibi kooperatifin itirazlarını ve beyanlarını, mahkemenin görevlendirmesindeki isteği yanlış, işlerine geldiği gibi yorumlayarak; “Heyetimiz dosyadaki bilgilere göre inceleme ve değerlendirme yapmakta olup, 6.Tic. Mahkemesinin Yargıtay’ca da kesinleşen 08.03.2006 tarih, E. 2003/668, K. 2006/74 sayılı kararında inşaatların proje tadilatı dışında ileride iskan ruhsatı alınmasına engel bir hali olmadığı hususu belirterek, dava kabul edilmiştir. 6. Tic. Mahkemesinin bu kararından sonra, yine dosyada mevcut olan 05.06.2009 tarihli Bilirkişi Raporu ve 24.02.2010 tarihli Bilirkişi Ek Raporu alınmış, bu raporlarda imalatların kullanılmasında ve ruhsata mani esasa ilişkin olmayan ufak kusur ve eksiklikler olduğu, bunların düzeltme olanağı bulunduğu belirtilmiştir. Tüm bunlar inşaatta uzun süreli inceleme yapan bilirkişilerin tespiti olup, heyetimizin raporuna yazdığı hususlar bu bilirkişilerin tespitleri olup, mahkemeyi yanıltacak ilave bir söylem bulunmamaktadır.” itirafında bulunmaktadırlar. Eğer bu beyan doğruysa ki kendi beyanları olduğuna göre doğru kabul edilmesi gerekir.
O zaman bu bilirkişilerin aldıkları ücreti de iade ederek bilirkişilik görevlerinden ayrılmaları gerekir.
Bu beyanlarına göre bilirkişiler, sorumlulukları ve görevleri gereği herhangi bir inceleme yapmamışlar, itiraz edilmiş 05.06.2009 tarihli Bilirkişi Raporu ve 24.02.2010 tarihli Bilirkişi Ek Raporunu esas almışlar, 6.Tic. Mahkemesinin Yargıtay’ca da kesinleşen 08.03.2006 tarih, E. 2003/668, K. 2006/74 sayılı kararını da yanlış ve eksik yorumlayarak rapor düzenlemişlerdir.
Bilirkişiler, arsa sahibi kooperatifin, sözleşmeye, sözleşmenin eki özel teknik şartnameye ve onaylı projesine aykırı imalatlarla ilgili itirazını, çarpıtarak işlerine geldiği gibi: :“6.Ticaret Mahkemesinin raporundan sonra, yukarıdaki 05.06.2009 tarihli Bilirkişi Raporu ve 24.02.2010 tarihli Bilirkişi Ek raporu alınmış olup, bu raporlar yakın zamana ait raporlardır. Hatta ek raporda, Bilirkişiler, Davalının öne sürdüğü bir kısım olumsuz yöndeki iddiayı rapordaki beyanlara göre tekrar yerinde incelemişler, iddiaların esasa ilişkin anlamda doğru olmadığını, kusurlu ve eksik olan imalatların eksik ve kusurlarının giderilecek şekilde olduğunu, bir kısım iddialarının hiç doğru olmadığını 24.02.2010 tarihli ek raporlarında yazmışlardır” Örneğin; “K” aksındaki Betonarme kolonun projesinde 40×60 iken 40×40 yapıldığı iddiasında bulunulmuş, yapılan inceleme mimari projede 40×60 gösterilen kolonun Betonarme projesinde de 40×40 olduğu, yerinde sıvanın kazınıp kaldırılması ile yapılan incelemede Betonarme projesine uygun 40×40 kolon yapıldığı, mimari projenin uygulanması için 20 cm’lik kısmının tuğla duvar örüldüğü, uygulamanın hem mimari projeye hem de Betonarme projeye uygun olduğu bilirkişilerce tespit edilmiştir” yanlış yorumlamışlar, sorumlulukları ve görevleri gereği önceki bilirkişi raporlarına yapılan itirazları tek tek yanıtlaması gerekirken, arsa sahibi kooperatifin itirazlarını ve beyanlarını, taraflar arasındaki sözleşmeye ve kamu düzeniyle ilgili imar mevzuatı bakımından değil de kişisel beğenilerine ve tercihlerine göre:“iddiaların esasa ilişkin anlamda doğru olmadığı, kusurlu ve eksik olan imalatların eksik ve kusurlarının giderilecek şekilde olduğu” hatalı ve yanlı değerlendiren bilirkişilerin raporunu doğru kabul etmişler ve o rapora göre değerlendirme (tekrar) yapmışlardır.
Örnek olarak da, mimari projesinde 40×60 olarak belirlenen kolonun, betonarme projesindeki ölçülere göre 40×40 olarak yapılmasının normal olduğunu, mimari projesine uygun duruma getirilmesi için de 20 cm’lik kısmının tuğla duvar örüldüğünü ve “uygulamanın hem mimari projeye hem de Betonarme projeye uygun olduğu bilirkişilerce tespit edilmiştir” ifadesiyle de, nerdeyse yapılan uygulamanın yapılması gerekli ve zorunlu bir uygulama olduğunu göstermeye çalışmaktadırlar!
Mimari projesindeki 40×60 ölçüleri esas alınarak betonarme projesi hazırlanmalıdır ve uygulanmalıdır. Bu ölçülerin değiştirilmesi durumunda, örneğin, 40×40 olması durumunda, bu değişikliğin esas olan mimari projeye de işlenmesi gerekir. Bu yapılmadan ölçülerin tuğla duvar örülerek mimari projeye uydurulmasını önceki bilirkişilerin yerinde bulmasını, görevinin önceki bilirkişilerin raporunu onaylamak sanan son bilirkişilerinde uygun bulması, hiçbir biçimde görevleri ve sorumluluklarıyla bağdaştırılamaz…
Arsa sahibi kooperatifin taşıyıcı özelliğindeki kolonların oyularak taşıyıcı özelliklerinin azaltıldığına ilişkin itirazını da; “27009/12-13 parsellerde tesisat borularının duvara iyice yapışmasını temin için bazı kolonların köşelerinin pas payının makul ölçüde tıraşlanarak boruların geçirildiğinin görüldüğü, bu gibi köşelerin özel beton tamir harcıyla onarılması ile kusurun giderilebileceği belirtilmiştir.” biçiminde açıklamaya, yapılan uygulamanın nerdeyse normal, sıradan bir uygulama olduğuna, karar vericileri inandırmaya çalışmaktadırlar. Bir kere bu uygulama tamamıyla işin tekniğine uygun değildir ve uygulanmasını gerektirecek hiçbir neden yoktur. Hiçbir nedenle yapılmaması gereken, yapının taşıyıcı özelliğini önemli ölçüde azaltacak bir yanlışlıktır. Bilirkişilerin bu yanlış uygulamaya mazeret bulma, uygulamayı zararsız göstermek için; “tesisat borularının duvara iyice yanaşmasını temin için bazı kolonların köşelerinin pas payının makul ölçüde tıraşlanarak boruların geçirildiğinin görüldüğü” biçiminde yaptıkları açıklama, hele yapılan işi masum ve zararsız göstermek için kullandıkları; “Tesisat borularının duvara iyice yanaşmasını temin için” “bazı kolonların köşelerinin pas payının makul ölçüde tıraşlanarak boruların geçirildiği” gerçeği yansıtmamaktadır.
Sadece müteahhidi aklamak için yarattıkları bir mazerettir. Sözleşmeye uygun detay projesi olmadan, tekniğine ve projesine aykırı bu uygulama, söylendiği gibi; “sadece pas paylarının” “makul ölçüde tıraşlanması” biçiminde değil, yapının taşıyıcı özelliğindeki kolonları yer yer ¼ oranında, taşıyıcı betonun demirlere kadar olan bölümünde, yatay ve dikey biçimde oyularak yapılmıştır.
Oyulan bu kısımların, raporda ifade edildiği gibi; “özel beton tamir harcıyla onarılması ile kusurun giderilebileceği” bile, yapılanın doğru olmadığı, onarılmasının gerektiği ve bir kusur olduğu istenmeden de olsa kabul edilmektedir. Daha önceki bilirkişilerin yapımcıyı aklamak ve haklı göstermek için yaptıkları ve itiraz ettiğimiz bu değerlendirmenin, hiçbir inceleme yapmadan son bilirkişilerin de doğru kabul etmeleri ve bu konuda yaptığımız itirazın yerinde olmadığını söylemeleri hiçbir biçimde kabul edilemez.
Arsa sahibi kooperatifin, betonarme ve statik projesinde var olan ve taşıyıcı özelliğindeki üç adet kirişin, onaylı betonarme ve statik projesine aykırı olarak eksik yapılması konusuna da; “28146/4 parselde yangın merdiveni yanındaki baca boşluğundaki taşıyıcı olmayan (sanki aksesuar) 2 adet (hayır üç adet) 120 cm boyutundaki kirişin (aslında, yapıyı bir baştan bir başa devam eden kirişlerin bir bölümünün eksik yapılması) tuğla baca yerine çelik baca yapımının şartname gereği gündeme gelmesi ile yapımına gerek kalmadığının tespit edildiği, bu nedenle iptal edilmiş olduğu, statik projede buna ilişkin düzeltme yapılabileceği çelik bacadan vazgeçilmesi halinde ise bu kirişlerin sonradan yapılarak sisteme eklenmesinin mümkün olacağı belirtilmiştir. Bu hususun heyetlerince de benimsendiği belirtilmiştir” biçiminde açıklama getirilmeye çalışılmıştır. Bu düşünce hiçbir biçimde doğru değildir ve gerçeği yansıtmamaktadır. Gerçek durum; 28146 ada 4 numaralı parseldeki binanın tesisat boşluğu, bodrum, zemin ve 1. katında -her katta birer olmak üzere- üç adet kirişin, statik ve betonarme projesi aksine, yapılmamasıdır.
Bilirkişilerin, arsa sahibi kooperatifin incelenmesini ve değerlendirilmesini istediği onlarca anlaşmazlık konusundan, -diğerlerini müteahhidin lehine yorumlamak mümkün olmadığından olsa gerek- sadece müteahhidin lehine değerlendirebilecekleri dört konuyu ele almışlardır. Ele aldıkları dört konudan birisi de, binanın bir bütün olan taşıyıcı özelliğindeki statik ve betonarme projesinde yapılması zorunlu üç adet kirişin eksik yapılmasıdır. Bilirkişiler, yapının statik ve betonarme projesinde yapılması zorunlu üç adet kirişin, projesine aykırı, eksik yapılmış olmasına mazeret bulmak, yapılan aykırılığı basite indirgemek, neredeyse yapılan aykırılığın olağan, hatta gerekli bir uygulama olduğunu kanıtlama işgüzarlığı için de, doğru olmayan açıklamalarda bulunmaktadırlar. Bunlardan biri; iki adet kirişin yapılmadığı hususudur. Aslında yapılmayan kiriş sayısı iki değil, üçtür. Diğeri; yapılmayan kirişlerin taşıyıcı olmadığı yalanıdır! Sanki statik ve betonarme projesinde yapımı kararlaştırılan kirişler taşıyıcı değil aksesuardır. “Taşıyıcı olmayan” ifadesi, uygulamada yeri olmayan bir ifadedir ve teknik konularda yeterli bilgisi olmayanları yanıltmak için kullanılmış bir ifadedir. Sonuncusu da; tuğla baca yerine, çelik baca yapılmasının gösterilmesidir…
28146 ada 4 numaralı parseldeki çok katlı binanın statik ve betonarme projesinde, yapının bir başından diğer başına devam eden 10 adet kirişten ilk üç kattaki ( K143, K243 ve K343 numaralı kirişler ) üç adet kiriş, hiç bir neden olmadan, projesine aykırı olarak eksik yapılmıştır. Kabul etmediğimiz ve raporlarına itiraz ettiğimiz önceki bilirkişilerin ifade ettiği, bu bilirkişileri de doğru kabul ettiği; “tuğla baca yerine paslanmaz çelik baca yapımının şartname gereği gündeme gelmesi ile yapımına gerek kalmadığının tespit edildiği, bu nedenle iptal edilmiş olduğu, statik projede buna ilişkin düzeltme yapılabileceği çelik bacadan vazgeçilmesi halinde ise bu kirişlerin sonradan yapılarak sisteme eklenmesinin mümkün olacağı” ifadesinin, gerçeklerle hiç bir ilgisi yoktur!
Ne anlatmak istendiği de anlaşılmayan bu değerlendirme, hiçbir biçimde doğru değildir.
Bir kere, “tuğla baca yerine paslanmaz çelik baca yapımının şartname gereği gündeme gelmesi” diye bir durum yoktur. Böylesi bir ifade doğru değildir ve bilirkişilerin mahkemeye benimsetmeye çalıştıkları fikri desteklemek için, uydurdukları bir ifadedir. Doğalgaza göre projelendirilen yapıda, tuğla bacadan bahsedilemez! Arsa sahibi kooperatifin böyle bir şartnamesi yoktur. Uygulamaya göre şartname olmaz, şartnameye göre proje ve projeye göre de uygulama olur. Olmayan şartnameye göre ne imalat yapılabilinir ne de yapılan imalat değiştirilebilir. Arsa sahibi kooperatifin, onayı ve bilgisi olmadan, yapımcı kendi başına, işine geldiği gibi böyle bir değişiklik yapamaz ve uygulayamaz. Kaldı ki; “tuğla baca yerine paslanmaz çelik baca yapımının şartname gereği gündeme gelmesi ile yapımına gerek kalmadığının tespit edildiği, bu nedenle iptal edilmiş olduğu” ifadesinde yer alan; “yapımına gerek kalmadığının bu nedenle iptal edilmiş olduğu” şeklindeki değerlendirmeyi anlamak ve açıklamak da kolay değildir. Yüce mahkemenizin affına sığınarak biz açıklamaya çalışalım: Eksik yapılan üç adet kiriş, sonradan yapımından vazgeçilebilecek yerde, yani üst katlarda değildir. Yapının ilk üç katındadır. Benzer özellikte 10 adet kirişten ilk üçü eksik yapılmıştır. Nasıl olur da, ileriye sürülen nedenle yapımından vazgeçilen bu kirişlerden sonra, aynı yerde yukarı katlarda diğer yedi adet kiriş yapılmıştır. Yoksa bilinmeyen bir yöntemle bu binanın yapımına tepeden mi başlanmıştır? Böyle gayri ciddi rapor mu olur? Böylesi gayri ciddi rapor ne değerlendirilebilir, ne de böyle bir rapora göre karar verilebilinir. Aynı şekilde; “çelik bacadan vazgeçilmesi halinde ise bu kirişlerin sonradan yapılarak sisteme eklenmesinin mümkün olacağı” biçimindeki değerlendirme de değildir. Bir kere, doğalgazlı sistemlerde, sokaktaki kişilerin de bildiği gibi “çelik baca” yapımı zorunludur, isteğe bağlı değildir. Söz konusu binanın baca eklentisi çelik baca olarak projelendirilmiştir ve yapımından vazgeçilemez. Yapımcının çıkarı, bilirkişilerin de keyfi istedi diye değiştirildiğini kabul edelim. Bu kez eksik yapılan bu kirişler mi yeniden yapılacak? Yoksa yapılmış diğer kirişler mi kesilecek? Nedense, bilirkişiler bazı binaların yıkılması gerektiğini telaffuz edememektedirler!..
Geçmişte, kimi bilirkişilerce onaylı projesine ve tekniğine aykırı bu uygulamanın, uygun bulunması ve arsa sahibi kooperatifin haksız ve mesnetsiz beyanlarının bir kanıtıymış gibi gösterilmesi, bilirkişilerin niyetlerini, zihniyetlerini göstermektedir.
Her yapı bir sanattır. Bu yapı da bir sanattır. Böyle olur olmaz, yanlış ve anlamsız uygulamalarla yapılamaz. Böylesi anlamsız uygulamalar da doğru kabul edilemez.
Bilirkişilerin; “Netice olarak yakın zamanda yerinde tespite dayalı bilirkişi raporu aldırılmış olup, bu raporda da yapılan imalatları kusurlu olanları da bulunmakla birlikte esas itibariyle yapının devamına ve devamı neticesinde bittiğinde kullanıma mani olamayacağı yerinde tespit edildiğinden, davanın süre gelen iddialarının yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Daha açık bir anlatımla yapının devamına engel asli kusurlu hususlar tüm süre gelen bilirkişi tespitlerinde bulunmamaktadır” biçimindeki açıklamaları da, incelenmesi istenen anlaşmazlık konularının, taraflar arsındaki sözleşme, genelde kamu düzeniyle ilgili imar mevzuatı, özelde onaylı projesine ve tekniğine uygunluğu bakımından değil, bilirkişilerin kişisel tercihlerine ve beğenilerine, belki de çıkarlarına uygun değerlendirmelerdir. Dolayısıyla, hiçbir biçimde gerçek durumu yansıtmamaktadır.
Bilirkişilerin ruhsat harçları ve emlak vergileriyle ilgili olarak; “Davalı vekili ayrıca, ‘ruhsat harçlarının yatırılmadığı ve emlak vergilerinin ödenmediği’ni belirtmektedir. Sayın mahkemece tarafımıza verilen yerinde inceleme görevi gereği, davacı yüklenicinin ofisinde evraklar üzerinde tarafımızca yapılan incelemeler sırasında inşaatın 4 bloğunun da inşaat ruhsatlarının alınmış olduğu ve ilgili harçların ödenmiş olduğu tespit edilmiştir. Yine evraklar üzerinde yapılan incelemeler sırasında yüklenicinin sorumluluk kapsamına giren dönemdeki bütün emlak vergilerini ödediği görülmüştür” şeklindeki değerlendirmeleri doğru değildir.
Arsa sahibi kooperatifin itirazı, tespitini ve değerlendirilmesini istediği husus; tarafların mutabakatıyla, imar planına ve sözleşmeye uygun olarak hazırlanan, ilgili belediye tarafından da onaylanan mimari tadil projelerin, ruhsata bağlatılması aşamasında ödenmesi gereken harçlar olduğu halde, bilirkişiler, “saflığa” vererek ve bu yolla bizi atlatabileceklerini ve mahkemeyi yanıltabileceklerini sanmaktadırlar…
Gerçek durum, İmar Kanununun 21, sözleşmenin 7, 10 ve Özel Teknik Şartnamenin 1. maddelerine aykırı olarak ruhsata bağlatılmayan, onaylı mimari tadil projelerin ruhsata bağlatılması ve ruhsatlarının alınması durumunda ödenmesi gereken harçlar ödenmemiştir. Ödendiğinin söylenmesi doğru değildir.
Taraflar arsındaki sözleşme, arsa sahibi kooperatifin fesih ihbarı kabul edilmediği, Mahkeme kararıyla da yürürlükte olduğu ve aynen uygulanması karara bağlandığına göre, müteahhidin, sözleşmeden kaynaklanan hakları yanında aynı sözleşmeyle üstlendiği yükümlülüklerini, bu arada emlak vergilerini ödememesi düşünülemez. Yüklenici, emlak vergilerini ödemediği halde bilirkişilerin; “evraklar üzerinde yapılan incelemeler sırasında yüklenicinin sorumluluk kapsamına giren dönemdeki bütün emlak vergilerini ödediği görülmüştür” şeklindeki değerlendirmesi de doğru değildir ve gerçeği yansıtmamaktadır. Yüklenici, 2003 yılından sonra emlak vergilerini ödememiştir. (“yüklenicinin sorumluluk kapsamına giren dönem”in nasıl ve neye göre belirlendiği de ayrı bir konudur.)
III-BİLİRKİŞİ RAPORUNUN “HESAPLAMALAR” BAŞLIĞI ALTINDAKİ TESPİTLERİNE KARŞI İTİRAZLARIMIZ
09.03.2011 tarihli duruşmada, “Yüklenicinin defterlerinin incelenmesi ve suret alınması” yönündeki kararla amaçlanan, sadece defterlerin olup olmadığı ve defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin bulunup bulunmadığı, defter kayıtlarının birbirini teyit edip etmediği değildi.
Yüklenicinin, ticari faaliyetleri arsında yapımını üstlendiği işle ilgili kayıtların bulunup bulunmadığının da tespiti gerekirdi. Bunun yapılmamış olması, yapılmış olmamasına karşın raporda bu konuya hiç yer verilmemiş olması kasıtlıdır!
Yoksa söz konusu defterlerin varlığı, noter açılış tasdiklerinin usulüne uygun olarak süresinde yaptırılması, sadece 2007-2008 dönem yevmiye defterlerinde yılsonu noter kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak süresinde yaptırılmış olması, diğer defterlerde yılsonu noter kapanış tasdiklerinin bulunmaması, doğrudan davamızla ilgili değildir.
Bilirkişiler, görevlendirildikleri amaca uygun, davamızla ve sorumluluklarıyla ilgili hiçbir inceleme yapmamışlardır. Davamızla hiç ilgisi olmayan konularda, müteahhidin ticari defterlerin noter açılışlarının yapıldığı, kapanışlarının ise yapılmadığı tespiti, yeterli bir inceleme sayılamaz. Sadece, ticari defterlerin noter açılış ve kapanışlarının belirlenmesi için, müteahhidin ofisinde, günlerce süren mesai harcanması ve bu harcanan mesai içinde her bir bilirkişi için 2.000,00 TL ek ücret istenmesi gerekmiyor. Bilirkişiler, bu husustaki görevlerini de gereği gibi yapmamışlardır.
1- 2007/567 E. Sayılı Dava İle İlgili Yapılan Tespitlere Karşı İtirazlarımız
Fesih Tarihi İtibariyle Tespit Edilen Yatırım Miktarına Ait Temerrüt Faizi Hesabı:
Bilirkişiler, bu dosyanın değerlendirilmelerinde; “davacıların, yatırımlarının 7 yıl boyunca atıl vaziyette kalması sonucu 3.800.000,00TL tutarında zarara uğradıklarını iddia ederek bu iddialarına istinaden 150.000,00 TL talep etmektedir. Ankara Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.03.2006 tarih ve E 2003/668, K2006/74 sayılı kararında; sözleşmenin haksız feshedildiğine, sözleşmenin aynen ifasına karar verilmiş olup, davacının talebiyle ilgili olarak kaybını telefi etmek bakımından 28.08.2000 fesih tarihinden 09.10.2007 dava tarihine kadar olan süre için temerrüt faizi hesaplanması gerekmektedir. Zira haksız fesih tarihi itibariyle temerrüdün oluştuğu aşikârdır. Yapı yaklaşık maliyetine yüklenicinin sözleşmesi gereği yaptığı ama Yapı Yaklaşık Maliyeti kapsamında olmayan proje ve TUS bedelleri, ruhsat harçları, emlak vergileri gibi harcama kalemleri de eklenerek yüklenicinin fesih tarihinde bağlanmış olan sermayesinin miktarı 1.201.002,70 TL hesaplanmıştır” demektedirler.
Görevlerini, müteahhidin edimini yerine getirip getirmediğine bakmadan, müteahhidin taleplerini karşılamak olarak benimsemiş olan bilirkişilerin, (yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğine bakmadan) bir gider kalemini eksik yazarak, dosyayı böyle yorumlamalarında yadırganacak bir durum yoktur!
1-Bu dava ve birleşen diğer davalarda, davacılar yoktur. Sadece davacı vardır. O da Müteahhit olarak Mehmet Baki Altıntaş’tır. S.S. Çağdaş Grup Konut Yapı Kooperatifi ile arsa sahibi S.S. Sağlık Şifa Konut Yapı Kooperatifi arasında hiçbir hukuki ilişkisi yoktur. S.S. Çağdaş Grup Konut Yapı Kooperatifinin bu ve birleşen diğer davalarda müdahil ve arsa sahibi kooperatifin tarafı değildir ve taraf olmasını gerektiren hiçbir neden de bulunmamaktadır. S.S. Çağdaş Grup Konut Yapı Kooperatifinin taraf olduğu kanıtlanmadan tarafmış gibi gösterilmesi doğru değildir. Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşen kararıyla, S.S. Çağdaş Grup Konut Yapı Kooperatifin taraf sıfatını kazandığı görüşü de doğru değildir. Söz konusu Mahkeme kararında böyle bir hüküm ve ifade yoktur!..
2- Müteahhidin, yatırımlarının 7 yıl boyunca atıl vaziyette kalması sonucu 3.800.000,00TL tutarında zarara uğradıklarını iddia ederek, bu iddialarına istinaden 150.000,00 TL talep etmekte olduğu ifadesi de gerçeği yansıtmamaktadır. Müteahhidin yatırımlarının atıl kalması, sözleşmenin fesih edilmek istenmesi nedeniyle değildir. Arsa sahibi kooperatif, taraflar arasındaki sözleşmeyi fesih etmek istemesine rağmen, bilirkişilerin bilerek, göz ardı ettikleri veya yok saydıkları, ancak müteahhidin,
“…feshin hiçbir yasal ve haklı dayanağı yoktur, geçersizdir. Fasıla vermediğimiz çalışmalarımıza aynen devam edeceğiz.”
“inşaat işlerine ara vermeden devam ettiğimizi bildirmiş bulunuyoruz.”
“Hukuki geçerliliği olmayan talebiniz yönünden işi durdurmamız, şantiyeyi ve inşaat alanını boşaltmamız söz konusu olamaz. Hukuki sorumluluğumuz gereği şantiyedeki inşaat çalışmalarımızı ara vermeksizin sürdürüyoruz.”
“ fesih yetkiniz olmadığından da sözleşme geçerli olup, akdi aynen ifaya devam edeceğiz”
Yönündeki yazılı beyanlardan da anlaşılacağı gibi, taraflar arasındaki sözleşme, hiçbir zaman fesih edilmemiştir. Müteahhit, fesih ihbarına rağmen, hiç fasıla vermeden inşaatların yapımını sürdürmüştür.
Müteahhidin, inşaatların yapımını sürdürememesi, kendi beyanına göre yatırımlarının atıl kalması, fesih ihbarı ilgili değil, onaylı projelerini ruhsata bağlatmadan yapmaya çalıştığı inşaatların ilgili belediye tarafından 21.03.2001 tarihinde “yapı tadil zaptı” ve “mühürleme zaptı” düzenleyerek inşaatların yapımını durdurmasıdır!..
Yapımı mühürlenerek durdurulan inşaatlara devam edememesinin nedeni ise, onaylı projelerini ruhsata bağlatmadan, yaptığı inşaatların onaylı projesine aykırı yapılmasıdır. Bilirkişilerin bu gerçeği, dosyada bulunan ve arsa sahibi kooperatifin sürekli dile getirdiği beyanlarına rağmen fark etmemesi, görmemesi düşünülemez.
Görmezden gelmeleri ise, bir hesaba dönük, müteahhidi korumak içindir… Ya da kendilerine sürekli gelir getiren bir iş kapısı açmak için olabilir!..
Bu konuda, 21.03.2001 tarihinde yapımı durdurulan inşaatların ruhsata bağlatılması yönünde arsa sahibi kooperatifin bizzat ve arsa sahibi kooperatifin verdiği vekâletnameyi kullanarak da müteahhidin yaptığı başvurulara, ilgili Çankaya Belediyesinin, ruhsata bağlatılması istenen inşaatların, onaylı projelerine aykırılıklar nedeniyle ruhsata bağlanamayacağı yönündeki çok sayıdaki yazıları, bilirkişiler tarafından bilinçli olarak incelenmemiş ve değerlendirilmemiştir!.. Bunun açıklanabilir bir nedeni olmalıdır!..
Daha anlaşılır bir ifadeyle, taraflar arasındaki sözleşme, arsa sahibi kooperatifin istemesine rağmen, müteahhidin kabul etmemesi nedeniyle hiçbir zaman feshedilememiştir. Arsa sahibi kooperatifin fesih istemine rağmen, yüklenici feshi kabul etmeyerek, kendi ifadesine göre “hiç fasıla vermeden” inşaatların yapımını sürdürmüştür. İnşaatların yapımına devam edememesi, sözleşmenin fesih edilmek istenmesi ile ilgili değildir. İnşaatların, fesih ihbarından, 7 (yedi) ay sonra, 21.03.2001 tarihinde, Çankaya Belediyesi tarafından mühürlenerek yapımının durdurulmasının nedeni, onaylı projeleri ruhsata bağlatılmadan yapılan inşaatların onaylı projesine aykırı yapılmasıdır. Müteahhit, bu tarihe kadar inşaatların yapımını kesintisiz, hiç ara vermeden sürdürmüştür.
Ankara Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.03.2006 tarih ve E 2003/668, K2006/74 sayılı ve Yargıtay’ın “mahkemenin hüküm fıkrasındaki ‘akdin aynen ifasına’ ifadesinin sözleşmenin yürürlükte olduğu şeklinde anlaşılmasının tabii bulunması” yönündeki onama kararının, sözleşmenin fesih talebinin haksız, sözleşmenin aynen yürürlükte olduğu şeklinde anlaşılmalıdır… “Aynen ifa” sözcükleri mahkeme kararından çıkarılmasına rağmen, hem yüklenicinin avukatları hem de bilirkişiler tarafından ısrarla kullanılmaya devam edilmektedir. Amaç mahkemeyi yanılgıya düşürmektir!..
Buna göre, müteahhidin yatırımlarının, sözleşmenin fesih edilmesi sonucu atıl kaldığı ve zarara uğradığı savı doğru değildir. Doğru olmayan bu değerlendirmelere göre yapılan hesaplamalarda doğru olamaz!..
Bu nedenle, müteahhidin, yatırımlarının atıl kalması, Yapı Yaklaşık Maliyeti Kapsamı dışındaki giderleri ve Şantiye giderlerini istemek gibi bir hakkı yoktur.
3-Müteahhit, sadece katıldığı ihale sonucu düzenlenen sözleşmeye, sözleşmenin ayrılmaz eki özel teknik şartnameye, ruhsata bağlatılmamış da olsa; onaylı projesine, imar mevzuatına, arsa sahibi tarafından onaylı detay projelerine, ülkemizde yapılarla ilgili yürürlükteki yönetmelik ve standartlara tamamıyla uygun olarak yaptığı ve onaylı projesine, sözleşmesine ve tekniğine uygun tamamlanması halinde oturma izni alınabilecek inşaatların bedelini isteyebilir.
Bu da en fazla, Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin (2000/384 D.İş.) görevlendirdiği İnşaat Mühendisi - Kesin Hesap Uzmanı bilirkişinin, arsa sahibi kooperatif ve MBA İnş. Tah. Tic. temsilcilerinin hazır bulunduğu inceleme, değerlendirme ve hesaplamalar sonunda -sözleşmesine, teknik şartnamesine ve onaylı projesine uygun olmadan yapılan- inşaatların bedeli olarak belirlenen 1.067.570.000.000 (BİR TRİLYON ALTMIŞ YEDİ MİLYAR BEŞ YÜZ YETMİŞ MİLYON) TL’den, inşaatların, onaylı projesine uygun duruma getirilmesi için yapılacak (yıkımlar dahil) tüm masraflar düşüldükten sonra geriye kalacak bedeldir.
İleride ilgili belediyece imar mevzuatı uyarınca YIKILMASI DAYATILACAK OLAN bu hatalı imalatların hiçbir şekilde bedeli talep edilemez!..
Bunun yanında, ihale sonunda taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye, sözleşmenin eki özel teknik şartnameye, ülkemizde yapılarla ilgili yürürlükteki YÖNETMELİK VE STANDARTLARA, imar palanına ve notlarına uygun olarak hazırlanan, ilgili belediye tarafından da onaylanan, ancak, İmar Kanununa ve Sözleşmeye aykırı olarak ruhsata bağlatılmayan, ONAYLI PROJESİNE uygun olmadan; kötü işçilik ve kalitesiz malzeme kullanılarak yapılan, yargı kararlarında da varlığı kabul edilen ve inşaatların yapım sürecinde düzeltileceği ifade edilen AYIPLI İMALATLARIN, SÖZLEŞMESİNE VE ÖZEL TEKNİK ŞARTNAMESİNE, FEN VE SANAT KURALLARINA, İMAR MEVZUATINA VE ONAYLI PROJESİNE, (ruhsat alınabilecek biçimde) uygun duruma getirilmesi için yıkılıp yeniden yapılacak inşaatların bedelleri ile yıkım atıklarının (molozların) uzaklaştırma giderleri, ruhsat harçları ve cezaları; geçmiş döneme ilişkin imar cezaları, nefaset farkları, yatırılmayan vergi ve cezaları ile inşaatların gecikmesinden arsa sahibi kooperatifin uğradığı hak kayıplarını da ödemesi gerekecektir…
Bilirkişiler bu hususlara nedense hiç temas etmemişlerdir!..
Bilirkişilerin görüşleri doğrultusunda, mahkemenin müteahhidin lehine karar verilebilmesi ve bu karara dayalı olarak da müteahhide ödeme yapılabilmesi için, her şeyden önce ve öncelikle müteahhidin sözleşmeyle üstlendiği edimini yerine getirmesi, bunun için de sözleşmeyle yapımını üstlendiği inşaatları, sözleşmeye ve kamu düzeniyle ilgili imar mevzuatına uygun yapması gerekir.
Bilirkişilerin iddialarının ve değerlendirilmesini istedikleri görüşlerinin aksine, yüklenici, yapımını üstlendiği inşaatların onaylı projelerini ruhsata bağlatmadan inşaatları yapmıştır. Onaylı projelerini ruhsata bağlatmadan yaptığı inşaatları da, sözleşmeye, sözleşmenin eki özel teknik şartnameye, kamu düzeniyle ilgili imar mevzuatına uygun olmadan yapmıştır. İmar mevzuatına uygun olmadan yaptığı inşaatlar, Çankaya Belediyesi tarafından mühürlenerek yapımı durdurulmuştur. Yapımı mühürlenerek durdurulan inşaatların onaylı projesine aykırılıkları giderilmediğinden, onaylı projeleri ruhsata bağlanamamıştır. Onaylı projeleri ruhsata bağlanamadığı için de inşaatların yapımına başlanamamıştır ve başlanamamaktadır. Böylesi sorunlu ve ekonomik değeri olmayan inşaatlar için bir bedelin ödenmesinin istenmesi hukuka uygun değildir.
2.)Ankara 5. As. Tic. Mah.nin 2007/708 Sayılı Dosya İle İlgili Yapılan Tespitlere Karşı İtirazlarımız:
( VEKÂLETNAME İSTEĞİ)
Bilirkişiler bu dosya için: “17.12.2007 tarihinde Davacı Mehmet Baki Altıntaş tarafından açılan bu davada yüklenici, 6.Asliye Tic. Mahkemesinin kesinleşen kararı uyarınca taraflar arsındaki sözleşmeyi yürüterek inşaatları tamamlamak için arsa sahibinin daha önce sözleşmenin imzası sırasında verdiği ancak daha sonra azlettiği 26.09.1996 ve 24.11.1999 tarihli vekâletnamedeki yetkileri kapsayan sözleşmeye uygun vekâletnamenin arsa sahibi tarafından verilmek istenmemesi nedeniyle bu yetkilerin verilmesinin sağlanmasını istemektedir. Davalı arsa sahibi kooperatif, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/721E sayılı dosyası ile 20009 ada 12 ve 13 parseller ile 27146 ada 3 ve 4 parsellerdeki taşınmazlar yönünden bu parsellere ilişkin inşaat sözleşmelerinin feshine karar verilmesini talep ettiğinden, davacı yanında birleşen 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/34E sayılı dosyasında arsa sahibinin yeniden fesih istemesiyle inşaatın tamamlanmasına olanak kalmadığından inşaatların bedelinin ve tazminatlarının ödenmesi talebinden bulunduğundan; davacının talebinin bu parseller yönünden konusu kalmadığı anlaşılmaktadır. Davacının 6. Ticaret Mahkemesi’nde 2003/668 E. Sayılı dosyası ile açtığı dava sonucunda davalı tarafın sözleşmeyi fesih ettiği belirlendiğinden, davacının 24.11.1999 tarihli sözleşme konusu inşaata devam edebilmesi için sözleşmeye uygun bir vekâletnamenin davalı kooperatif tarafından verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır” değerlendirmesini yapmaktadırlar.
Buradaki değerlendirmeler başından kararlaştırılan amaca, yani müteahhidi haklı çıkarma amacına yöneliktir ve hiçbir bakımdan gerçekleri yansıtmamaktadırlar. Davacı ve karşı-davalı Mehmet Baki Altıntaş’ın, 6. Asliye Tic. Mahkemesinin kesinleşen kararı uyarınca, taraflar arsındaki sözleşmeyi yürüterek, inşaatları tamamlamak için arsa sahibinin daha önce sözleşmenin imzası sırasında verdiği, ancak daha sonra azille geri aldığı; 26.09.1996 ve 24.11.1999 tarihli vekaletnameleri isteme hakkı, arsa sahibi kooperatifin de daha önce azlederek yürürlükten kaldırdığı vekaletnameleri yeniden vermek gibi bir zorunluluğu bulunmamaktadır!..
Bilirkişiler tamamen mahkemenin içinde bulunan ve yürürlükteki hukuku yorumlayıp uygulamakla görevli olan mahkemenin görevine bu noktada ağır bir şekilde tecavüz etmektedirler!
MÜTEAHHİDE VERİLEN SON VEKÂLETNAME, ARSA SAHİBİNİN SÖZLEŞMEYE GÖRE VERMESİ GEREKEN YETKİLERİ İÇERİYOR MU İÇERMİYOR MU?
Bu sorunun yanıtını verecek olan değerlendirmeyi mahkeme yapacaktır. Bu bilirkişilerin özel ve teknik bilgisi kapsamındaki bir İNŞAAT İŞİ değildir!.. Bu noktada yaptıkları haddini bilmezliktir ve terbiye sınırlarını aşmaktır!.. Ayrıca hukukçulara hakarettir de… Bu değerlendirmeleri, müteahhidin vekilleri içlerine sindirebilir ama biz sindiremeyiz. Bu nedenle “bilirkişiler”in derhal mahkemeden ve kooperatif üyeleri adına da bizden özür dilemeleri gerekir…
Arsa sahibi kooperatif, sorumluluğunun gereği, sözleşmeye aykırı hükümler taşıyan söz konusu iki ayrı vekâletnameyi 07.12.1999 tarihinde azille geri alarak, yerine sözleşmeye uygun, müteahhidin sözleşmeyle üstlendiği bütün yükümlülüklerini yerine getirmesi için gerekli olan bütün yetkileri fazlasıyla içeren 15.12.1999 tarihinde tek bir vekâletname düzenleyerek vermiştir…
Bu noktadan itibaren, vekaletnameye sığınarak mazeret üretme ve arsa sahibini haksız gösterme durumu söz konusu olamaz!..
Müteahhit, sözleşmeye uygun olarak verilen 15.12.1999 tarihli vekâletnameyi, taraflar arasında hiçbir dava açılmadan 28.08.2000 tarihine, hatta onaylı projeye aykırılıklar nedeniyle 21.03.2001 tarihinde Çankaya Belediyesi tarafından mühürlenerek inşaatların durdurulmasından sonra, inşaatların onaylı projelerinin ruhsata bağlatılması için belediyeye yaptığı başvurularda kullanmıştır ve hiçbir sorunla da karşılaşmamıştır.
Arsa sahibi kooperatif, sözleşmenin fesih talebiyle birlikte, müteahhidin hiç bir sorunla karşılaşmadan kullanmakta olduğu 15.12.1999 tarihli vekâletnameyi de, 28.08.2000 tarihinde azille geri almıştır. Davalı ve karşı davacı Mehmet Baki Altıntaş, arsa sahibi kooperatifin sözleşmenin feshini ve 15.12.1999 tarihli vekâletnamenin azledilmesini dava konusu yapmıştır. Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi de, Mehmet Baki Altıntaş’ın talebine uygun olarak “sözleşmenin yürürlükte olduğuna” ilişkin kararı ile de kooperatifin azlini geçersiz kılmıştır. Dolayısıyla 15.12.1999 tarihli vekâletnamenin de yürürlükte olduğuna karar vermiştir. Mehmet Baki Altıntaş’ın 15.12.1999 tarihli vekâletnamenin iptalini istemediğine, taleple sınırlı mahkeme de, 15.12.1999 tarihli vekâletnamenin iptali ile ilgili bir karar vermediğine göre, müteahhidin sözleşmeyle üstlendiği yükümlülüklerini yerine getirmesi için, sözleşmeye uygun olarak düzenlenerek verilen 15.12.1999 tarihli vekâletname iptal edilmemiştir. Mahkemenin ve Yargıtay’ın onama kararıyla 28.08.2000 tarihinden önceki duruma dönülmüş oldu. Başka bir anlatımla, taraflar arsındaki sözleşmeler yürürlüktedir ve bu sözleşmelere uygun olarak verilen 15.12.1999 tarihli vekâletname de geçerlidir. Taraflar yürürlükte olan sözleşmeye ve yürürlükte olan sözleşmeye uygun müteahhidin kullana geldiği 15.12.1999 tarihli vekâletnameye göre sorumluluklarını yerine getirecek ve yetkilerini kullanacaklardır. Hiçbir zaman, hiçbir biçimde dava konusu yapılmayan ve dava konusu yapılmadığı içinde yürürlükte olan 15.12.1999 tarihli vekâletnamenin yerine daha önce yürürlükten kaldırılan eski vekâletnamelerin yeniden düzenlenerek verilmesinin istenmesinde haklı ve geçerli bir neden bulunmamaktadır.
Müteahhidin başından beri beyanları, yönlendirdiği bilirkişilerin tespitlerine göre, onaylı projesine uygun yapılmış inşaatların, projesinin değiştirilmesine ihtiyaç da yoktur. Kaldı ki, proje değişikliği söz konusu olduğunda arsa sahibi kooperatifin yazılı oluru gereklidir!..
KALDI Kİ;
Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin ve Yargıtay’ın onama kararından sonra, Davalı ve Karşı Davacı Mehmet Baki Altıntaş’a, mahkeme tarafından da yürürlükte olan ve hiçbir zaman fesih edilmemiş sözleşmeyle üstlendiği yükümlülüklerini yerine getirmesi için, 15.12.1999 tarihli vekaletnameden daha geniş yetkiler içeren, sözleşmeye uygun 12.01.2007 tarihli yeni bir vekaletname de düzenlenerek verilmiştir!..
Mehmet Baki Altıntaş, verilen bu vekâletnamelerle, onaylı projelerine aykırılıklar nedeniyle, Çankaya Belediyesi tarafından, 21.03.2001 tarihinde mühürlenerek yapımı durdurulan inşaatları, onaylı projelerine uygun hale getirip, onaylı projeleri ruhsata bağlatarak, ilgili belediye tarafından yapımı durdurulan inşaatlara başlayıp tamamlaması gerekiyordu.
Mehmet Baki Altıntaş, mahkeme kararına rağmen, sözleşmenin ve lehine sonuçlanmış mahkeme kararının gereğini, yani yapımı mühürlenerek durdurulmuş inşaatları yapmaması ya da yapamaması, yapamayacağının kesin olarak anlaşılması üzerine, arsa sahibi kooperatif, bu defa sözleşmenin feshini mahkemeden talep etmiştir.
Haklı olduğuna inanan herkes gibi, yüklenici Mehmet Baki Altıntaş da arsa sahibinin yeniden fesih istemesi karşısında; altında imzası olan sözleşmeye, tekniğine ve onaylı projesine aykırı olarak yaptığı ve onaylı projesine aykırılıklar nedeniyle de onaylı projeleri ruhsata bağlanamayan inşaatların bedelinin ve tazminatlarının ödenmesi talebi yerine, açtığı davayı sürdürerek, 26.09.1996 ve 24.11.1999 tarihli vekâletnamedeki yetkileri kapsayan sözleşmeye uygun vekâletnameyi istemesi ve feshi kabul etmemesi gerekirdi…
Bu durumdan anlaşılmaktadır ki, yüklenici M. Baki Altıntaş bile haklılığına inanmamaktadır…
Ancak yüklenici Mehmet Baki Altıntaş, başından beri sürdürdüğü iddialarının ve yalan beyanlarının aksine, sözleşmeyle yapımını üstlendiği inşaatları, sözleşmesine, sözleşmenin eki özel teknik şartnamesine ve imar kanununa aykırı yapmıştır. Onaylı projelerini ruhsata bağlatmadan yaptığı inşaatların onaylı projesine aykırı yapılması nedeniyle de inşaatlar ilgili belediye tarafından mühürlenerek yapımı durdurulmuştur. Onaylı projesine aykırılıklar giderilmediğinden onaylı projeleri ruhsata bağlanamamaktadır. Onaylı projelerin ruhsata bağlanabilmesi için de, ya onaylı projesine aykırı imalatların yıkılıp onaylı projesine uygun duruma getirilmesi, ya da yapımı kararlaştırılan onaylı projelerin, onaylı projesine aykırı yapılan inşaatlara göre değiştirilmesi gerekmektedir. Bütün sorun buradadır.
Müteahhit, bütün iddialarının aksine, onaylı projesine uygun olmadan, keyfinin istediği ve çıkarının gerektirdiği gibi yaptığı inşaatlara göre projeleri değiştirmek istemektedir. Mehmet Baki Altıntaş’ın, avukatlarının, hatta kimi bilirkişilerin, sözleşmeye göre arsa sahibi kooperatife ait proje değişikliği yetkisinin müteahhide verilmesini istemelerinin nedeni de budur!..
Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin ve Yargıtay’ın onama kararından sonra, Mehmet Baki Altıntaş’a mahkeme tarafından da yürürlükte olduğu karara bağlanan ve hiçbir zaman fesih edilememiş olan sözleşmeyle üstlendiği yükümlülüklerini yerine getirmesi için, sözleşmeye uygun, 15.12.1999 tarihli vekâletnameden daha geniş yetkiler içeren, 12.01.2007 tarihli yeni bir vekâletname düzenlenerek verilmiştir. Mehmet Baki Altıntaş’ın yapımını üstlendiği inşaatları, lehine sonuçlanan yargı kararına rağmen, yapmamasının ya da yapamamasının nedeni, vekâletname yokluğu değil, sözleşmelerle arsa sahibine ait proje değişikliği yetkisinin kendisine verilmemesidir…
Burada bir gerçeğin yeniden açıklanmasında yarar görülmektedir: Müteahhidin sözleşmeyle üstlendiği bütün yükümlülüklerini, hiçbir sorunla karşılaşmadan eksiksiz ve zamanında yerine getirmesi için gerekli olan bütün yetkileri içeren ve müteahhidin benimseyerek, dava konusu yapmadan kullandığı, sözleşmeye uygun, 15.12.1999 tarihli vekâletname ile 07.12.1999 tarihinde azledilerek yürürlükten kaldırılan, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararından sonra verilmesini istediği 26.09.1996 ve 24.11.1999 tarihli vekâletnameler arasında tek bir fark vardır. O da sözleşmelerle arsa sahibine ait proje değişikliği yetkisinin, müteahhidin benimseyerek kullana geldiği 15.12.1999 tarihli vekâletnamede yer almamasıdır.
Müteahhidin bu yetkiyi istemesinin nedeni ise, kendisinin, yetkilendirdiği avukatlarının ve yönlendirdiği bilirkişilerin başından beri iddialarının aksine, sözleşmeden kaynaklanan bir yetkisi, arsa sahibi kooperatifin de onayı olmadan, arsa sahibi kooperatife rağmen, sözleşmeye ve imar planına uygun olarak hazırlanarak uygulanması kararlaştırılan, ilgili belediyenin de onayladığı projelerine aykırı olarak yaptığı inşaatlara göre projeleri değiştirmek, keyfine ve çıkarına göre inşaatların yapımını istediği gibi sürdürmek istemesidir.
Buradaki sorun; müteahhidin, onaylı projesine uygun olmadan yaptığı için, ilgili belediye tarafından mühürlenerek yapımı durdurulan inşaatların onaylı projesine uygun duruma getirilmesi yerine, onaylı projesine aykırı yapılan ve mevcut haliyle tamamlanması durumunda yapı kullanma izni alamayacağı ilgili meslek odalarının raporlarıyla belirlenmiş inşaatlara göre projenin değiştirilmesine arsa sahibi kooperatifin onay vermek durumunda olup olmadığıdır?!
Müteahhit, sözleşmede arsa sahibi kooperatife ait olan proje değişikliği yetkisini tek başına kullanamaz. Projelerin değiştirilmesi, sözleşmelerdeki kurallara göre olabilir.
Sözleşmenin 7. Maddesinde:
“…projeler tarafların karşılıklı mutabakatı ile tanzim ettirilerek, ilgili mercilerin onayına sunulacak, onayı müteakip inşaat ruhsatı alınacaktır.”
10. Maddesinde:
“…projeler öncelikle avam halde iken Kooperatifin onayı alınacak ve daha sonra hazırlanacak olan tatbikat projelerinde de Kooperatifin onayı alındıktan sonra belediyeye tasdike verilecektir. Projelerde vuku bulacak her türlü değişiklik durumunda kooperatifin onayı alınacaktır.”
Hükümleri yer almıştır. Taraflar arasında düzenlenen ve tarafları bağlayan sözleşmelerle, müteahhide, tek başına, işine ve çıkarına geldiği gibi projeleri değiştirme yetkisi tanınmamıştır. Müteahhit de hiçbir zaman, sözleşmeye uygun proje değişikliği teklifinde bulunmamıştır. Arsa sahibi kooperatif, daha önce düzenlenerek müteahhide gönderdiği vekâletnamelere ek olarak, Ankara 25. Noterliğinden gönderdiği, 24.08.2007 tarih ve 20234 sıra sayılı;
“Sözleşme ile üstlendiğiniz yükümlülüklerinizi yerine getirmek üzere ihtiyaç duyduğunuz diğer yetkilerin de tarafımızdan tamamlanmak üzere bildirilmesini”; “İnşaatların kalan sürede ve sorunlar çözülerek tamamlanabilmesi için öneri ve talepleriniz olması halinde değerlendirileceği ve sözleşmede yer alan ancak vekâletnamede eksik bulduğunuz yetkiler konusunda talepte bulunması halinde işlemler sırasında yetkili organlarımız vasıtası ile bizzat imza verebileceğimizi bilgilerinize rica ederiz” yazılarıyla, projelerde değiştirilmesine ihtiyaç duyulan ve duyulacak hususların bildirilmesi halinde onay verileceği bildirilmesine rağmen, yüklenici, sözleşmeye uygun değişiklik teklifinde bulunmadan, neyin ya da nelerin değiştirileceğini bildirmeden, sadece projeleri değiştirme yetkisini içeren vekâletnamenin kendisine verilmesini istemiştir. Arsa sahibi kooperatif, neyin, nasıl değiştirileceğini bilmeden, kendisine ait proje değişikliği yetkisini vermek durumunda olmadığından vermemiştir.
3.)Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/721 E.Sayılı Davası İle İlgili Tespitlere Karşı İtirazlarımız:
( SÖZLEŞMENİN FESHİNİN MAHKEMEDEN İSTENMESİ)
Arsa sahibi kooperatif, Anakara 6. Ticaret Mahkemesinin 08.03.2006 tarihli kararı sonrası, sözleşmeye, teknik şartnameye ve onayı projesine uygun olmadan yapılan ve ilgili belediye tarafından mühürlenerek yapımı durdurulan inşaatların, sözleşmesine, teknik şartnamesine ve onaylı projesine aykırılıkları giderilerek tamamlanması için, azledilen 15.12.1999 tarihli vekâletnameden daha geniş yetkiler içeren sözleşmeye uygun 12.01.2007 tarihli yeni bir vekâletname düzenleyerek müteahhide vermiştir.
Arsa sahibi kooperatif, sözleşmeye uygun vekâletname vererek, mahkeme kararının gereğini yerine getirmiş ve Davalı-Karşı Davacı Mehmet Baki Altıntaş’ın da, Mahkeme kararının gereğini yerine getirmesini, yani inşaatlara başlamasını ve tamamlamasını istemiş ve beklemiştir. Arsa sahibi kooperatif başka ne yapabilirdi ki?
Müteahhit, lehine sonuçlanan mahkeme kararına rağmen, mahkeme kararıyla da yürürlükte olduğu ve aynen uygulanması gereken sözleşmeye göre yapımı yarım kalmış inşaatlara başlayıp tamamlama yönünde hiç bir çaba içinde olmamıştır. Arsa sahibi kooperatifin bütün iyi niyetli, yapıcı uyarı ve ihtarlarına bahaneler uydurmuştur.
Müteahhit Mehmet Baki Altıntaş; yönlendirdiği açık olan bilirkişilerin görüş ve beyanlarının aksine, sözleşmeden kaynaklanan yetkisini, arsa sahibi kooperatifin de onayı olmadan, taraflar arasındaki sözleşmeye, sözleşmenin eki özel teknik şartnameye ve onaylı projesine aykırı, işine ve çıkarına geldiği gibi yaptığı inşaatları, onaylı projesine uygun duruma getirmek yerine, onaylı projesini aykırı yapılan inşaatlara göre değiştirmek istemiştir.
Müteahhit, lehine sonuçlanan yargı kararında da varlığı kabul edilen ve inşaatların yapım sürecinde giderilebileceği karara bağlanan aykırılıkları gidermek yerine, sözleşmeye, teknik şartnameye ve onaylı projesine aykırı yaptığı inşaatların projelerini değiştirerek kooperatife kabul ettirmeye çalışmıştır.
Bunun için de, sözleşmeyle üstlendiği bütün yükümlülüklerini yerine getirmesi için gerekli bütün yetkileri fazlasıyla içeren, sözleşmeye uygun, 12.01.2007 tarihli vekâletname yerine, 07.12.1999 tarihinde azledilerek yürürlükten kaldırılan ve sözleşmelerle arsa sahibi kooperatife ait projeleri değiştirme yetkisini içeren 26.09.1996 ve 24.11.1999 tarihli, eski vekâletnameleri istemiştir.
Arsa sahibi kooperatif, sözleşmelerle kendisine ait proje değişikliği yetkisini güven duymadığı birine vermek durumunda olmadığından, proje değişikliği yetkisini vermemiştir.
Mahkeme kararı sonrası arsa sahibi kooperatifin sorumluluğu, sözleşmelerle üstlendiği yükümlülüklerini, yani edimini yerine getirmesi için sözleşmeye uygun gerekli yetkileri içeren vekâletnameyi müteahhide vermekti. Arsa sahibi kooperatif düzenlediği 12.01.1997 tarihli vekâletname ile bu yetkileri fazlasıyla vermiştir. Gerekmesi durumunda gerekli olacak diğer yetkileri de vereceğini yazılı olarak beyan etmiştir.
Müteahhit olarak Mehmet Baki Altıntaş’ın sorumluluğu da, üretilecek konutların yarıdan fazlasının, % 53.66’sının karşılığında yapmayı üstlendiği inşaatların (yargı kararıyla da varlığı kabul edilen ve inşaatların yapım sürecinde giderilebileceği karara bağlanan) sözleşmeye, sözleşmenin eki özel teknik şartnameye ve onaylı projesine aykırılıklarını giderip, onaylı projelerini ruhsata bağlatarak inşaatları tamamlayıp teslim etmekti.
Mehmet Baki Altıntaş ise, mahkeme kararının ve mahkeme kararıyla da yürürlükte olan sözleşmenin gereğini yerine getirmek yerine, daha az masrafla daha çok kazanç elde etmek yolunu, yani inşaatları yapmadan para kazanma yolunu seçmiştir.
Bu da ancak bilime saygı duymayan ve yaptıkları yemine sadık olmayan sözde bilirkişilerin hazırlayacakları raporlarla mümkündür!..
Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin, 08.03.6006 tarihli kararının ardından, arsa sahibi kooperatif, inşaatlara başlanması için müteahhide birçok uyarı yazısı göndermiştir. Dosyada bulunan ancak bilirkişilerin zahmet edip incelemediği, dört adedi noterlik marifetiyle olmak üzere on üç kez gönderilen ihtarlar, arsa sahibi kooperatifin iyi niyetli ve yapıcı yaklaşımının bir göstergesidir. Ancak yazılı bu uyarılara rağmen, yüklenici, sonuçlanmış mahkeme kararına göre de inşaatlara bir an önce başlayıp bitirmek için çaba göstermesi gerekirken, hiçbir adım atmamıştır. Bu durum karşısında arsa sahibi kooperatif, mahkeme kararından 19 ay sonra taraflar arasındaki sözleşmenin, mahkeme tarafından sona erdirilmesini istemek durumunda kalmıştır.
Arsa sahibi kooperatifin sözleşmenin ikinci kez feshini talep etmekte haklı olup olmadığına mahkeme karar verecektir, bilirkişiler değil.
Müteahhit Mehmet Baki Altıntaş, arsa sahibi kooperatifin bütün iyi niyetli girişimlerine rağmen, mahkeme kararıyla da yürürlükte olduğu sözleşmeyle üstlendiği yükümlülüklerini yerine getirmemiştir. Yani inşaatları yapmamıştır. Nerdeyse inşaatlara başlanıp bitirilebileceği bir süre geçmesine rağmen, müteahhidin inşaatları yapmaması ve yapamayacağının da kesin olarak anlaşılması karşısında arsa sahibi kooperatif, sözleşmenin yeniden, ikinci kez feshini istemek durumunda kalmıştır.
Arsa sahibi kooperatif, uygulanabilirliği kalmayan sözleşmenin mahkeme tarafından fesih edilmesi ve hak kayıplarının tazmini isteği ile Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açmak zorunda kalmıştır. Açılan davanın 01.04.2008 tarihli ilk duruşmasında, sözleşmenin feshi yüklenici tarafından da kabul edilmiştir. Sözleşmenin feshinin yüklenici tarafından da kabul edilmesi, sözleşmenin feshinin istenmesinin haksızlığını değil, aksine haklılığını gösterir. Başka bir anlatımla, yüklenici tarafından da, fesih talebinin kabul edilmesi, feshin istenmesindeki nedenlerin haklılığı ve feshin gerekliliği yanında, inşaatların yapılmayacağı ya da yapılamayacağının da kabul edilmesidir.
4.)Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/34 E. Sayılı Dosyası İle İlgili Tespitlere Karşı İtirazlarımız:
( MÜTEAHHİDİN TAZMİNAT TALEPİ)
Raporun bu bölümünde: “Davacılar M. Baki Altıntaş ve S.S.Çağdaş Grup Konut Yapı Kooperatifi tarafından davalı S.S. Sağlık Şifa Konut Yapı Kooperatifi aleyhine açılan ve huzurdaki dava ile birleştirilmesine karar verilen bu davada davacı taraf 26.09.1996 tarihli sözleşmenin davalı tarafından 28.08.2000 tarihinde feshedilmesi üzerine açılan dava sonucunda Anakara 6. Ticaret Mahkemesinin 08.03.2006 tarihli kararı ile feshin haksızlığı ile akdin aynen ifasına karar verdiğini, inşaat ruhsatlarının yenilenmesi ve yargılama sırasında ortaya çıkan bir takım tashihatların projesine işlenmesi için 26.09.1996 tarihli vekâletnamedeki yetkileri içeren bir vekâletnamenin davalı tarafça tüm taleplere rağmen vermediğini, Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2007/708E sayılı dosya ile gerekli yetkinin verilmesi talebi ile bunu öğrenen davalının Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/721 E sayılı dosyası ile dava açarak sözleşmenin yeniden feshine karar verilmesini talep ettiğini, davalının gerekli vekâletnameyi vermeyerek ve kendisi de inşaat ruhsatlarını almayarak sözleşmeyi daha önce eylemli olarak feshettiğini, davalı kooperatifin eylemleri ve beyanlarından inşaatların tamamlanmasına izin vermeyeceğinin anlaşıldığını, akdin ifasının imkânsız hale geldiğini belirterek, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/721E sayılı dosya ile sözleşmenin feshine karar verilmesi talebi ile dava açıldığından şimdilik mevcut imalatın bedeli olarak 5.000.000 YTL, uğranılan müspet ve menfi zarar karşılığı 20.000 YTL olmak üzere toplam 5.020.000 YTL’nin 08.01.2008 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemektedir.
Kurulumuzun incelemeleri sonucunda arsa sahibi davalı kooperatifin 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinlesen kararı kapsamındaki yargı sürecinde haksız bulunan, Sayın Mahkemenizin görevlendirdiği bilirkişiler ve tarafımızca da geçersizlikleri tespit edilen fesih gerekçelerini aynen tekrarlamanın ötesinde başka-yeni fesih gerekçeleri de gösteremediğinden bilirkişi kurulumuz arsa sahibi davalı kooperatifin fesih talebinde haksız olduğu kanaatine varmıştır.
Arsa sahibi davalı kooperatifin 26.09.1996 tarihli sözleşmeyi feshetmekte haksız olduğuna sayın mahkemece karar verilmesi durumunda, davacı yüklenici, yaptığı işin bedelini dava tarihi itibariyle talep edebilecek, ayrıca sözleşmede varsa seçimlik cezayı isteyebilecek, bu cezayı aşan kar mahrumiyetini isteyebilecektir.
Yapı yaklaşık maliyetine yüklenicinin sözleşmesi gereği yaptığı ama Yapı Yaklaşık Maliyeti kapsamında olmayan proje ve TUS bedelleri, ruhsat harçları, emlak vergileri gibi harcama kalemleri de eklenerek fesih tarihi itibariyle inşaatın toplam değeri 1.201.002,70 TL hesaplanmıştır” denmektedir.
Görevlerini, salt müteahhidin alacaklarını belirlemek olarak anlayan bilirkişilerin, bu konudaki değerlendirmelerine de şaşmamak gerekir.
Bilirkişiler, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinlesen kararı kapsamındaki yargı sürecinde varlığı kabul edilen, ancak sözleşmenin feshi için yeterli görülmeyen, inşaatların yapım sürecinde giderilebileceği (Bilirkişi raporunda eksikliklerin ve hataların nasıl giderileceği hususunda bir sözcüğün kullanılmasından özenle kaçınmaktadırlar. Bu sözcük, ne yazık ki, “YIKMAK” TIR. Pek çok hatalı imalat, YIKILARAK GİDERİLMEK ZORUNDADIR.) bu aşamada, yani işin tasfiyesinde yeniden değerlendirilmesi zorunlu anlaşmazlık ve dava konularının, Mahkemenizce; “tarafların iddia, savunması önceki raporlar raporlara yapılan itirazlar değerlendirilip denetlenmeye elverişli rapor düzenlenerek tarafların talepleri konusunda ayrıntılı rapor düzenlenmesinin” istemesine ve yine, “tarafların itirazlarını da karşılar şekilde, tarafların itirazlarının tek tek değerlendirilmesi” uyarısına rağmen, hiçbir inceleme yapmadan; “Sayın Mahkemenizin görevlendirdiği bilirkişiler ve tarafımızca da geçersizlikleri tespit edilen fesih gerekçelerini aynen tekrarlamanın ötesinde başka-yeni fesih gerekçeleri de gösteremediğinden bilirkişi kurulumuz arsa sahibi davalı kooperatifin fesih talebinde haksız olduğu kanaatine varmıştır” diyebilmişlerdir. Utanmasalar mahkemenin yerine geçip son kararı da vereceklerdi!..
SONUÇ OLARAK: Yukarıda açıkladığımız nedenlerle;
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, Kooperatif Ana Sözleşmesi ve kooperatif ortaklarının iradesinin karara bağlandığı kooperatif genel kurul kararları doğrultusunda, serbest, yarışmacı ve katılımcı bir piyasa ortamında, benzeri (en az 120 konutluk) bir işi bitirmiş, Ticaret ve Sanayi Odasına kayıtlı ve “A” grubu müteahhitlik karnesine sahip olan girişimlerin, katılabildiği ihale sonunda konumları ihaleye katılmaya uygun bulunan (yeterlik alan) girişimcilerden, o günün koşullarında en iyi teklifi veren ve ihale şartnamesinde yer alan bütün koşulları, imar mevzuatına, ülkemizde yapılarla ilgili standartlara, yönetmeliklere, fen ve sanat kurallarına, tarafların mutabakatıyla, İmar Planına uygun olarak hazırlanarak ilgili belediyeye onaylattırılacak projelerine uygun ve kooperatifin onaylayacağı uygulama ve detay projelerine göre, kooperatifin onay vereceği piyasanın en kaliteli TSE ve İSO 9001 belgeli işletmelerin ürünleri kullanılarak, süper lüks tarifi içinde, birinci sınıf inşaat kalitesinde ve en iyi işçilikle, (üretilecek konutların yarısından çoğunun yüzde 53.66 sının bedeli karşılığında) yapılması taahhüt edilen, ancak arsa sahibi kooperatifin uyarı ve ihtarlarına rağmen;
1- Arsa sahibi kooperatifin onayı olmadan yapımı devredilen,
2- Sözleşmeye ve imar planlarına uygun olarak hazırlanan, ilgili belediye tarafından da onaylanan projeleri, İmar Kanununun 21 inci, sözleşmenin 7. 10. ve Özel Teknik Şartnamenin 1. maddelerine aykırı olarak ruhsata bağlatılmayan,
3- Onaylı mimari tadil projeleri ruhsata bağlanmadan yapımına başlanan,
4- Onaylı projesine uygun yapılmayan,
5- Onaylı projesine aykırılıklar nedeniyle ilgili belediye tarafından mühürlenerek yapımı durdurulan,
6- Onaylı projelerine aykırılıklar giderilmediğinden onaylı projeleri ruhsata bağlatılmayan,
7- Onaylı projesine ve tekniğine uygun tamamlandığında oturma - yapı kullanma izni alınamayacak,
8- Yalıtımları projesine ve tekniğine uygun yapılmayan,
9- Detay projesi olmadan imalatları yapılan
10- Drenaj ve akarları tekniğine ve projesine aykırı yapılan,
11- İmar Planına ve onaylı projesine aykırı olarak toplam inşaat alanı artırılan,
12- Konutların ve konutların iç mekânları değiştirilen,
13- Detay projesi olmadan, niteliksiz malzeme ve kötü işçilikle çatıları yapılan,
14- Tesisatların döşenmesi amacıyla, statik ve betonarme projesine aykırı olarak 23 adet taşıyıcı özelliğindeki kolonu oyularak, taşıyıcı özellikleri azaltılan,
15- Ankara İmar Yönetmeliğinin eski 51. yeni 48.Maddelerine göre yapı kullanma –oturma izni alınamayacak biçimde onaylı mimarı projesine ve imar planına aykırı olarak yaşam alanları alçak – basık yapılan,
16- Bağımsız bölüm ve ortak kullanım alan ölçüleri değiştirilen,
17- Onaylı projesinde var olan kimi eklentileri yapılmayan,
18- Onaylı projesinde olmayan kimi merdivenleri fazladan yapılan ve yine onaylı projesinde olan kimi merdivenleri de yapılmayan,
19- Statik ve betonarme projesinde taşıyıcı özelliğindeki kimi kirişleri eksik yapılan,
20- 12 ve 13 numaralı parsellerdeki binaların bodrum ve zemin kattaki iç avluya bakan pencereleri, onaylı projesine aykırı olarak, ölçüleri ve biçimleri değiştirilerek yapılan,
21- Dış cephe düşey ölçülerinde 8 ile 14 cm ye varan kaymaları olan,
22- 12 ve 13 numaralı parseller arasındaki bahçeye nebati toprak yerine hafriyat toprağı doldurulan ve 3 numaralı parsel alanına hafriyat toprağı biriktirilen,
23- Tesisatlar ve bacalar geçirilmesi için, döşeme betonu kırılan ve demirleri kesilen,
24- Onaylı projesine aykırı olarak elektrik tesisatları servis terası betonu oyularak döşemeden geçirilen ve tekniğine uygun malzeme kullanılmayan,
25- Sözleşme ve özel teknik şartname hükümlerine uyulmadan, özellikle çatıları, servis teras ve parapetleri, dubleks daire merdivenleri, tecrit ve drenajları, detay projeleri olmadan ve kooperatifin yazılı oluru alınmadan kalitesiz malzeme ve kötü işçilikle yapılan,
26- Tarafların mutabakatıyla, İmar planına ve plan notlarına göre hazırlanan, ilgili belediye tarafından da onaylanan projesine aykırı olarak, çatı mahya kotları değiştirilen,
27- İmar planıyla belirlenen kotlarda kurulmayan,
28- İmar planıyla verilen inşaat emsali artırılan,
29- Sözleşme ve teknik şartnameye aykırı olarak, “piyasanın en kaliteli ve arsa sahibi kooperatifin onay verdiği TSE belgeli ürünler kullanılmadan” kalitesiz malzeme ve kötü işçilikle yapılan,
30- Gabari ölçüleri değiştirilen,
31- SÖZLEŞMEYE, ONAYLI PROJELERİNE, İMAR PLANINA, ÖZEL TEKNİK ŞARTNAMESİNA ve KAMU DÜZENİYLE İLGİLİ İMAR KANUNUNA uygun yapılmayan (YIKILMAK ZORUNDA OLAN) ve esasen ekonomik değeri bulunmayan inşaatlara, bedel takdir edilmekte ve bu inşaatların ilgili belediye tarafından mühürlenerek yapımının durdurulduğu süreler için de, kar, faiz, temerrüt faizi işletilmektedir.
ASIL BİZİM İTİRAZLARIMIZA YANIT VERİLMELİDİR!
Kooperatif ortaklarının haklarını gasp etmeyi ve müteahhide çıkar sağlamayı amaçlayan, kendi içinde çelişkilerle dolu, yanlı, art niyetli ve husumet yaklaşımıyla hazırlanmış bu rapor kabul edilemez ve edilmemelidir.
SONUÇ VE İSTEM_/ Mahkemenizin; “Tarafların iddia, savunması önceki raporlara raporlara yapılan itirazlar değerlendirilip denetlenmeye elverişli rapor düzenlenmesi” “tarafların talepleri konusunda ayrıntılı rapor düzenlenmesi… tarafların itirazlarını da karşılar şekilde, tarafların itirazlarının tek tek değerlendirilmesi ihtarına, bilirkişilerin hiçbir inceleme yapmadan, önceki bilirkişilerin ve kendilerinin itiraz edilen raporlarındaki yanlı, art niyetli ve gerçeklerle ilişkisi olmayan görüşleri tekrar ederek, müteahhide açıktan, hak etmediği çıkarı sağlamayı amaçlayarak verdiği ek rapor yerine, takdir ve değerlendirilmesi mahkemenize ait olmak üzere; anlaşmazlık konusu inşaatların, onaylı projesine ve tekniğine uygunluğu bakımından, inşaat mühendisliği olan bir üniversiteden rapor alınması ile belediyesince onaylanmış ancak ruhsata bağlatılmamış projelerine aykırı yapılan bütün imalatların tek tek tespiti, tespiti yapılacak aykırılıklara göre mevcut onaylı projelerin ruhsata bağlanıp bağlanamayacağı için Çankaya Belediyesine müzakere yazılmasını talep etmekteyiz.
DAVACI-KARŞI DAVALI VEKİLİ
Av. Cemil Can
Article printed from S.S. SAĞLIK ŞİFA KONUT YAPI KOOPERATİFİ: http://www.sagliksifakoop.org
URL to article: http://www.sagliksifakoop.org/?p=392
Yazdirmak icin buraya tiklayin
Copyright © 2009 S.S. SAĞLIK ŞİFA KONUT YAPI KOOPERATİFİ. All rights reserved.