- S.S. SAĞLIK ŞİFA KONUT YAPI KOOPERATİFİ - http://www.sagliksifakoop.org -

30.11.2010 TARİHLİ BK RAPORUNA 1. İTİRAZ

Posted By admin On 24 Mart 2011 @ 00:46 In Kategorilenmemiş | Comments Disabled

4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANILĞINA.

                                                                                                     ANKARA

 

                                                                                                     Dosya No.2007/567

 

Bilir Kişi raporuna İtiraz

Eden(DAVACI-K.DAVALI)______/ S.S. Sağlık Şifa Konut Yapı Kooperatifi

 

VEKİLİ______________­­_________/Av. Cemil Can, Libya Cad. No:32/3                                           

                                                           Ahmetler-  ANKARA

 

DAVACI_____________________/ 1.)Mehmet Baki Altıntaş,

                                                            2.)SS Çağdaş Grup Konut Yapı Kooperatifi

VEKİLİ______________________/ Av. İbrahim Narman, Büklüm Sok. No:7/9

                                                           Kavaklıdere-ANKARA

 

Diğer Davalılar_________________/ Orhan Demirburan ve arkadaşları.

 

T.KONUSU____________________/Bilirkişi raporuna karşı taleplerimiz ve itirazlarımızın

                                                              Sunulmasıdır.

 

 

İTİRAZLARIMIZ ve TAPLEREMİZ

 

Bilirkişi heyeti, 30.11.2010 tarihli raporlarında; müvekkil kooperatifin sözleşmeyi feshetme nedenin haksız bulduklarını, proje değişiklik yetkisini içeren bir vekâletnamenin müteahhide verilmemiş olmasına bağlanmaktadır. Böylece müteahhidin açmış olduğu bütün davaları,  haklı zemine oturtarak kabul edilmeleri için ellerinden geleni yapmış olmaktadırlar!

 

Yok, öyle yağma!

 

Müteahhidin proje değişikliği yapabilmesi için olmazsa olmaz bir şart vardır, o da kooperatifin yazılı onayını almaktır.

 

Kooperatif ile müteahhidin üzerinde mutabık kaldıkları bir tek proje değişikliği var mıdır ki, bunun projeye işlenememesi söz konusu olabilsin? Yoktur… Olmayan bir şey var kabul edilerek ve buradan yola çıkarak  müteahhidin ruhsat almamış olmasına mazeret üretilemez!..

 

Başka bir ifade ile söylersek: Eğer taraflar bir proje değişikliği üzerinde anlaşsaydı ve bu değişikliğin projeye işlenmesi için müteahhide yetki verilmemiş veya kooperatifçe de yerine getirilmemiş olsaydı o zaman, bilirkişilerin dediği gibi bütün sorunları vekaletnamenin verilmemesine bağlamak ve arsa sahibi kooperatifi “haksız” göstermek  mümkün olabilirdi…

 

Böyle bir olay olmadığı halde, sanki olmuş gibi, bütün davaların sonucunu böyle bir varsayıma dayandırmak müteahhidi haklı çıkarma çabasından başka bir şekilde yorumlanamaz. Bu bilirkişi heyetine karşı bir önyargımız olmadığı halde, bu rapordan sonra böyle bir ithamda bulunmayı kendimize hak görüyoruz.  Zira bu heyet de görev alanın dışına çıkarak, kendini mahkeme yerine koymuş bulunmaktadır! 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararının kesinleşmiş olduğundan  yola çıkarak,  o dosya içindeki hatalı bilirkişi raporları ile  mahkemenizi bu davaları sonuçlandırmaya  yönlendirmek başka bir anlama gelemez!.. Öte yandan,  müteahhide verilen vekaletnamenin yeterli olup olmadığını taktir etmek inşaat mühendisi olan bilirkişilerin özel ve teknik bilgi alanını fazlasıyla aşan bir konudur.  Hukukçu bilirkişi dahi bu konuda söz söyleyemez. Bu durumun “hukukun uygulanması” kapsamında olup, mahkemenin görevi içerisindedir. Hal böyle iken, bilirkişi heyetinin davacıya ait “ 2000 yılından sonra imalat yapmadık, eski rapor ile yetinilsin” şeklindeki talebini öteye geçememesi tarafsızlığını kaybettiğinin en açık kanıtıdır. Bu konuda bir kanıt daha vardır ki, o da kesinleşen kararın mahiyetini anlayamamış olmalarıdır. Mahkeme kararında geçen “aynen ifa  ibaresinin Yargıtay tarafından düzeltildiğini ve bu ifadeden anlaşılması gereken şeyin, “fesih iradesinin tamamlanmamış olması nedeniyle sözleşmenin feshedilmemiş” olduğu açıktır. Bilirkişiler buna rağmen, davacı müteahhidin vekillerinin bu ifadeyi ısrarla kullanmalarının etkisinde kalarak kendilerine düşünce üretme yasağı koymuşlardır. Eğer böyle bir yasak söz konusu değilse, o zaman yukarıdaki ithamımız doğrudur ve müteahhidi haklı çıkarma çabası içine girmişlerdir.

 

Öte yandan,  6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararından sonra, her ne kadar aksi savunulmakta ise de,  yüklenici  (binanın ve bazı dairelerin yüksekliklerinde)  giderilmesi imkansız, bazı hatalı imalatlar yapmıştır. Bu hatalar kesinleştiği ileri sürülen raporlarda belirtilmemiştir. Bu iddialar yenidir ve bu davanın kapsamı içinde değerlendirilmeleri zorunludur. Çünkü o davanın konuları arasında bunların hiç biri yoktu.  Ayrıca “gizli ayıp sayılacak pek çok husus daha vardır ki, bunları 10 yıl önce verilmiş bir rapor ile göz ardı etmek mümkün değildir.

 

Oysa daha sonra yapılan imalatların bedeli, bu dava ile belirlenecek ve hatalı olan imalatların düzeltilme bedeli de belirlenip toplam bedelden düşülecek olduğundan tüm iddialarımızın cevaplandırılması zorunludur.  “2000 yılından sonra imalatımız yoktur, o raporlara göre hesaplama yapılsın” demek bir savunma gibi düşünülebilir, fakat buna itibar edilip yapılması gereken iş ihmal edilemez. Ama edilmiştir. Davacı taraf böyle bir savunma geliştirmiş olabilir. Bunu anlamak mümkündür.

 

Ama bu bilirkişilerin derdi nedir? Onları anlamak mümkün değildir!..

 

Bilirkişiler raporlarında düzeltilmesi gereken bazı imalatların olduğunu kabul ederek, kendi kendileri ile çelişmektedirler. Bunun anlamı 6. Asliye Ticaret Mahkemesindeki dava dosyası içindeki raporların karar vermek için yetersiz kaldığıdır. Bir taraftan bunu kabul edeceksiniz, diğer taraftan ret. Olacak şey değildir… Bu saptamanın varlığı bile arsa sahibi kooperatifi HAKLI hale getirmektedir.

 

Bilirkişiler düzeltilecek imalatların bedelini 21.552.-TL olarak belirlemişlerdir. Kendilerini daha ağır ifadelerle eleştirmeden önce, bir soru sormak istiyorum: Müteahhit, binalardan birini olması gerekenden daha yüksek yapmıştır. Bu hem sözleşmeye aykırılıktır, hem de imar mevzuatına. Bu hatanın düzeltilebileceğini savunan bilirkişi heyeti, bu düzeltmenin nasıl yapılacağını da söyleyecek. Başka yolu yok bunun. Arsa sahiplerinin sözleşmeye ve imar mevzuatına aykırı bir yapıyı kabul etme mecburiyeti mi var?  İki düğmeli bir ceket siparişi veren bir kişinin, kendisine üç düğmeli bir ceket diken terzinin bu imalatını kabul etmek mecburiyeti nerden geliyor. İnşaatçılar bunu açıklamak zorundadırlar…

 

Bu bilirkişiler de tıpkı öncekiler gibi, bu davada bilirkişilik yapmaya mecbur değillerdir. Mahkeme yerine geçecek şekilde raporlar düzenleme alışkanlığına bu davada sonuna kadar karşı gelinecektir. Herkes haddini ve yerini bilmek zorundadır, başka çare yok. Bu sözleri söylememin bir nedeni var kuşkusuz: Bilirkişiler olması gerekenden yüksek olan bir binayı, aşağı doğru basıp toprağa gömerek mi düzeltmeyi öneriyorlar, yoksa bina yerinde duracak da  etraftaki arazinin yukarı doğru kaldırılmasını mı?  V böyle bir düzeltme işini 21.552.-TL’ye kime nasıl yaptıracaklar? Bu soruların cevabını vermek zorundadırlar. Aksi halde  Eksiklikler için “kabul edilemez değildir” sözünü edemezler!.. Bu sorulara verecek cevapları yoksa müvekkil kooperatifi “haksız” ilan etmelerindeki neden nedir? O zaman bunun açıklamasını yapmak zorundadırlar.  Bunu da yapamazlarsa, dosyadan ellerini çekip,başka dosyalara  gidecekler!..

 

Davacı tarafın “olay mahallinde inceleme yapılmasını” istememesinin ardında ne var? Hiç kuşku yok ki, kendi yazdıkları saçma sapan savunmalar içinde bilirkişi heyetini boğmaktır amaçlanan. Onların yeni bir talebi olmayabilir, ama bizim var: 2000’den bu yana 10 yıl geçmiştir. Ve bu süre içinde bazı binalar yükselmiştir, bazı dairelerin de boyu küçülmüştür!.. Bunun nedeni olmalıdır. Bize göre müteahhittir!!! Bu konudaki ayrıntılı açıklamamızı sonraya bırakıyoruz. Bu iddialarımızın doğru olup olmadığı saptanmak zorundadır. “Kesinleşmiş mahkeme kararı vardır ve buna rağmen “inceleme yapamayız” demek, “biz müteahhidi haksız çıkartamayız” demekle eş anlamlıdır!..

 

Bilirkişilerin olay mahalline gitmeme ısrarı bu yalın gerçeklerle yüzleşmemek içindir…

 

Bilirkişilerin ve davacının bütün iddialar vekâletnamenin verilmemiş olmasına bağlama nedeni: Arsa sahibi kooperatifin “akdin ifasını imkansız hale getirdiği” kanaatini kuvvetlendirmek içindir. Bu hususun takdiri dahi mahkemeye ait olup, bilirkişilerin üstlerine vazife olmayan bir konuda fikir beyan etmeleri, hadlerini aşma alışkanlıklarına bugüne kadar ciddi bir karşılık verilmemiş olmasından kaynaklanmış olsa gerekir. Ellerindeki mala ile, bütün hukuki ihtilafları çözebileceklerine inanan ve kendilerini mahkeme yerine koyan  bu haddini bilmez heyeti de bundan  sonraki aşamalarda  bilirkişi olarak kabul edemeyiz!..

 

Bilirkişiler 20 sayfalık raporlarının hemen hemen her sayfasında arsa sahibinin “haksız” olduğunu söylemekle beraber, bir tek 17. sayfada “Arsa sahibi davalı kooperatif 26.09.1996 tarihli sözleşmeyi feshetmekte haksız olduğuna Sayın Mahkemece karar verilmesi durumunda” diyerek bu konudaki kararın kendilerinde olmadığını kabul etmişlerdir.

 

Peki, madem öyle. Neden raporunuzu  haklılık ve haksızlık” durumuna göre iki seçenekli olarak hazırlamıyor da, 20 sayfada papağan gibi  kooperatifin “haksızlığını” tekrar ediyorsunuz?..

 

Arasa sahibi müvekkil kooperatifin itiraz ve iddialarından bir satır bile söz etmeden, dosya üzerinde bir takım laf oyunları ile yapılmak istenen nedir? Cevabı biz verelim: Yükleniciyi “haklı” göstermek!..

 

Bilirkişilerin bu davada tarafsız  kalamadığının ve müteahhidin etkisinden kurtulamadığını en açık kanıtı: Müvekkil kooperatif yöneticileri aleyhine Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2010/639 D.İş sayısı ile yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu verilen rapordaki saptamadır. Söz konusu raporda (EK:1) : “28146 Ada 4 numaralı parseldeki “binanın oturma kotunun ve zemin kat kotunun uygun olup olmadığının harita mühendisi tarafından aletle belirlenmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır.” ve yine, “İmar planı ve notlarına göre hazırlanan, ilgili belediye tarafından da onaylanan projesine aykırı olarak değiştirilerek yapılan binaların çatı mahya kotlarının projesine uygun duruma getirilmesi talebinin, harita mühendisi tarafından yapılan ölçümlerle kotların ortaya çıkabileceği sonucuna varılmıştır” denmektedir. Mahkemenizce tayin edilen  her iki bilirkişi kurullarında da Harita Mühendisi bulunmamasına rağmen bu konuda görüş bildirmişlerdir. Bu bilirkişi heyetleri uzmanlık alanlarına girmeyen konularda görüş bildirme hastalığına tutulmuşlardır. Nitekim, tamamen hukuki değerlendirme ile sonuca varılacak olan ve mahkemenizin görev alanı içinde bulunan “vekaletname ile verilen yetkilerin kapsamını tayin” etme işine de burunlarını sokmuşlardır. Üstlerine vazife olarak verilmeyen (ve bilirkişi ücretini de almadıkları) her konuda  fikir beyan ederek mahkemeyi yönlendirme çabası içine girmiş bulunmaktadırlar. Neden?..

 

Görüldüğü gibi mahkemenizin seçtiği bilirkişiler, bir şekilde davacı müteahhidin etkisi altına girerek, görevlerinin dışındaki (mahkemenizin görevi içindeki) işlere “maydanoz” olmakta ve mahkemenizi yönlendirmeye kalkışmaktadırlar. Bu bakımdan bu itirazlarımızın kendilerine verilerek, yeni bir rapor düzenlemelerini istemek boşa zaman harcamak olacaktır. Bu nedenlerle dosyanın doğrudan bir üniversitenin inşaat bölümüne gönderilerek, bütün itirazlarımızı karşılayacak şekilde,  yeniden ve usulüne uygun rapor alınmasını talep etmek zorunluluğu doğmuştur.

 

Yüce mahkemeye saygı ile sunulur…

 

 

                                                                       S.S. SAĞLIK ŞİFA YAPI KOOPERATİFİ

                                                                                Vekili: Av. Cemil Can


Article printed from S.S. SAĞLIK ŞİFA KONUT YAPI KOOPERATİFİ: http://www.sagliksifakoop.org

URL to article: http://www.sagliksifakoop.org/?p=327

Copyright © 2009 S.S. SAĞLIK ŞİFA KONUT YAPI KOOPERATİFİ. All rights reserved.